Özet
PODEM, Ankara’daki Norveç Büyükelçiliği’nin desteğiyle Türkiye’deki kadınların temsiliyetini gözeten kapsamlı bir örneklemle siyasete dair algı, tutum ve beklentileri farklılıkları ve gündelik hayata yansımalarıyla analiz eden bir saha araştırması yürüttü. Yaşama Dair Vakıf’ın (YADA) katkılarıyla yürütülen saha araştırmasının niceliksel ayağı 2018’in Kasım, Aralık ve 2019’un Ocak ayında, 12 farklı şehirde (İstanbul, Çanakkale, İzmir, Bursa, Ankara, Adana, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum, Van ve Diyarbakır) kent nüfusunun bölgeye oranı gözetilerek ve yaş, siyasi parti tercihleri, SES statüsü kotaları dikkate alınarak rastgele seçilen toplamda 2.832 kişilik bir örneklem grubuyla gerçekleştirildi. Araştırmanın nitel evresinde ise PODEM ve YADA ekipleri İstanbul’da toplamda 84 kişilik bir örneklemle derinlemesine mülakatlardan oluşan kapsamlı bir saha çalışması yürüttü. Bu saha çalışmasında yapılandırılmış soru formunun yanı sıra Bulanık Bilişsel Haritalama metodunun kullanımıyla özellikle siyaset kavramının anlamına ve çağrışımlarına ilişkin derinlemesine veriler elde edildi.
Çalışmanın öne çıkan bulgularını derlediğimiz bu özet bölümünde, araştırmamıza katılan kadınların siyaset kavramına ve siyasi alana bakışlarını çok boyutlu ve geniş bir farkındalıkla değerlendirdiklerini belirtmemizde fayda var. Makro alanda siyasete bakışlarını Türkiye’nin güncel siyasi meseleleri ve dış politika alanındaki tartışmalar üzerinden yorumlayan kadınlar, diğer yandan tüm bu siyasi gelişmelerin mikro seviyede kendi hayatlarını ve gündelik kaygılarını nasıl etkilediğini bizlerle paylaştılar.
Derinlemesine mülakatlar ve anket çalışmasının öne çıkan bulgularını şu şekilde özetleyebiliriz:
• Derinlemesine görüşmeler ve bulanık bilişsel haritalama sırasında, siyasetin anlamı
ve itibarını değerlendiren kadınların büyük bir çoğunluğu, siyaseti olumsuz kavramlarla nitelendirdi. Siyaset “kavga ve karmaşa ortamı” şeklinde tasvir edilirken siyasi alanın, “adaletsizlik”, “hırsızlık”, “riyakarlık”, “yalancılık”, “samimiyetsiz”, “kendi çıkarlarını
düşünerek hareket etme”, “kutuplaşma” ve “çatışma” kavramları üzerinden tartışıldığını belirtebiliriz. Yapılandırılmış anket çalışmasında görüşülen kadınların %55’i günümüzdeki siyasi gerilimlerden rahatsız olduklarını dile getirdiler. Buna ek olarak, bulanık bilişsel haritalama çalışmasının analizlerine baktığımızda “yetkinin kötüye kullanılması” ve “yalan söylemler” siyasetin tüm yaşlardan kadınların gözündeki etkisinin ve itibarının azalmasındaki en belirgin unsurlar olarak öne çıkıyor.
• Derinlemesine görüşmelerde ve anket çalışmasında öne çıkan bir diğer bulgu, siyasetin toplum ve vatandaşın taleplerine cevap vermediğine yönelik algı oldu. Siyasi parti tercihi farketmeksizin kadınların birçoğu, siyasetin beklentilerini karşılayamadığı ve vatandaşın kaygılarını dikkate almadığı görüşünü paylaşıyor. Bununla birlikte, siyasetçilerin daha çok kendi çıkarlarını gözettiklerine dair geniş bir algı var. Bu görüşü, kadınların siyasi ideolojisini veya görüşünü temsil eden kurumlara yönelttiği önemli bir eleştiri ve değişim talebi olarak okumak mümkün. Her ne kadar önceki dönemlerle karşılaştırıldığında siyasetin yerele indiğine ve kadınlar özelinde daha ulaşılabilir olduğuna dikkat çekilse de araştırma bulguları genel anlamda siyasetle toplum arasındaki mesafenin arttığını bize gösteriyor. Kadınlar, siyasetin halkın talep ve ihtiyaçlarını daha çok merkeze alması gerektiği ve bu konuda özellikle yerel yönetimlere önemli görevler düştüğünü belirtiyor. Makro perspektiften bakıldığında bu eleştirilerin siyasi parti tercihlerinde bir değişime gidileceği izlenimini vermediğini de ayrıca belirtmek gerekir. Kadınlar, eleştirilerini ve değişim taleplerini yine halihazırda destekledikleri siyasi partilere yöneltiyorlar.
• Özellikle derinlemesine görüşmeler sırasında kadınlar, siyasetin gündelik hayatlarındaki neredeyse her şeyi etkilediğini belirtiyorlar. Mahalli seviyede kentsel dönüşüm çalışmalarından imar affı ve sokak temizliğine, marketteki ürün fiyatları, gıda güvenliği ve ürün kalitesinden diğer belediye hizmetlerine kadar birçok konu siyasetin görünür olduğu alanlar olarak dile getiriliyor. Makro seviyedeki siyasi tutumların ve gündem konularının gündelik hayatlarını ve sosyal ilişkilerini etkilediğini belirten kadınlar, anket çalışması sonuçlarına göre özellikle ekonomik gelişmelerin yaşamlarını olumsuz etkilediğini düşünüyorlar.
• Anket çalışması bulgularında öne çıkan eğilimlere baktığımızda, kadınların siyasete inancının düşük olduğunu ve gerilimlerden rahatsızlık duyduklarını belirtebiliriz. Kadınlar siyasetin hayatlarını önemli ölçüde etkilediğini ve tüm olumsuz çağrışımlara rağmen siyasetin topluma fayda sağlayabilecek bir araç olarak kullanılabileceğini düşünüyorlar. Öte yandan kendilerini aynı oranda siyasetin dışında hissediyorlar ve gündelik hayatlarında siyaset konuşmamayı tercih ediyorlar.
• Siyasi etkinliklere ve siyasi alana katılım konusunda kadınların aktif rol almadıklarını görüyoruz. Hem anket çalışmasında hem de derinlemesine görüşmelerde öne çıkan eğilim, kadınların siyasi temsiliyete aday olmak istemediği yönünde (Milletvekilliğine aday olmayı istememe oranı %50,4, ‘‘Belediye başkan adayı olmak istemem’’ diyenler %51,4). Diğer taraftan, ‘‘Aday olmak isterim’’ diyenler azınlıkta kalsalar da dikkat çeken bir paya sahipler (%29,7 milletvekili adayı olmak istiyor, %30,3 belediye başkan adayı olmak istiyor, %26,7 belediye meclis üyesi olmak istiyor). Siyasi etkinliklere paralel olarak, sivil toplum çalışmalarına katılım oranının da Türkiye toplumunun genelinde olduğu gibi kadınlar arasında da belirgin oranda düşük olduğunu söyleyebiliriz (Katılımcıların yalnızca %9,4’ü bir sivil toplum kuruluşuna üye). Siyasete ve sivil toplum alanına katılımın düşük olması ve katılıma yönelik artan “isteksizlik” üzerine daha derinlikli çalışmaların yapılması gerektiğinin ayrıca altını çizmek gerekiyor.
• Yerel yönetimlere dair görüş ve beklentilerde öne çıkan eleştiri merkezle yerel arasındaki “bağımlılık” vurgusu olurken, kadınların merkeze kıyasla yerel yönetimlerden beklentilerine daha fazla önem verdiğini ve somut taleplerle bu beklentilerini dile getirdiklerini görüyoruz. Belediyelerin gündelik yaşamı kolaylaştırmaya yönelik hizmet sağlıyor olması, belediyeleri kadınların gözünde hem daha önemli hem de daha erişilebilir kılıyor. Özellikle derinlemesine görüşmelerde kadınlar, belediyelerin makro siyasetin gölgesinde kaldığını eleştirerek bağımsız davranmadıklarını dile getirdiler. Bu bulguyu, belediyelerin bağlı oldukları siyasi partinin seçmen kitlesinden gelen talepleri daha çok önemsedikleri görüşü destekliyor. Bu eleştirinin farklı siyasi partileri destekleyen kadınların ortak sorun alanlarından biri olduğunu görüyoruz.
• Araştırma katılımcılarına, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde ele alınması gereken önemli başlıklar arasından bir arada yaşam, çözüm süreci, Alevilerin talepleri, adalet ve yargıya güven ve Başkanlık sistemine dair görüşlerini de sorduk. Özellikle anket verilerine baktığımızda, 18-29 yaş arası genç kadınların farklı toplumsal grupların taleplerinin karşılanmasını diğer üst yaş gruplarına oranla daha fazla desteklediklerini görüyoruz. Kürtlerin anadilde eğitim talebi, çözüm sürecinin yeniden başlaması ve Cemevleri’nin ibadethane olarak kabul edilmesi başlıklarını genel ortalamada destekleyen ve desteklemeyen kadınların oranlarının neredeyse eşit olduğunu ayrıca belirtmemiz gerekiyor. Bu noktada kendini “kararsız” olarak konumlandıran kadınların oranının bu dengeyi önümüzdeki dönemlerde her iki yöne doğru çekebilecek potansiyelde olması, bu alanda derinlikli çalışmalara ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
• Çözüm süreci, anadilde eğitim ve Cemevleri’nin ibadethane olarak kabul edilmesi konularında görülen bu destek, yaş ilerledikçe ve konu Suriyelilerle bir arada yaşamaya
gelince yön değiştiriyor. Siyasi parti tercihi veya yaş kırılımı fark etmeksizin kadınların önemli bir çoğunluğu Suriyelilerin varlığından rahatsız olduklarını belirtiyorlar “Türkiye’de Suriyelilerin varlığından rahatsızım” ifadesine katılma oranı %50,6 iken rahatsız olmadığını belirtenlerin oranı %28’de ve bu konuda kararsız olduğunu belirtenlerin oranı ise %21’de kalıyor.
• Gündelik hayatta farklı toplumsal gruplarla etkileşimi ve mesafeyi irdelediğimiz sorularda ise, Türkiye’deki kadınların kendilerini en uzak konumlandırdıkları kesim yine Suriyeli mülteciler olarak öne çıkıyor. Suriyeli mültecilerin ardından kadınların mesafeli durdukları toplumsal grupları eşcinseller, Ermeniler, Ateistler olarak sıralamak mümkün.
• Ev ve aile hayatının tam merkezinde yer alan kadınlar, karar alma süreçlerine belirli bir seviyede katılıyorlar ancak kararların alınmasından çok kararların uygulama aşamasında daha fazla rol alıyorlar. Bu noktada, özellikle ekonomik faktörlerin belirleyici olduğunu ve kadınların ev hayatlarında aktif sorumlulukları olsa da bireysel davranmaktan kaçındığını gözlemleyebiliyoruz. Benzer şekilde, kişisel beklentilerinin yine ailevi ve ekonomik faktörlere göre şekillendiğini anlıyoruz.
• Kadınların gelecek kaygılarına baktığımızda öncelikli alanların sırasıyla (1) ekonomi; (2) eğitim; (3) güvenlik ve savaş kaygısı; (4) siyasi gidişat ve ülke istikrarı ile (5) temel hak ve özgürlüklerin korunması olduğunu görüyoruz. Gelecek kaygıları yaş ve siyasi parti bazında ortaklaşırken, bu kaygıların azaltılmasında günümüz siyasi dinamiklerinin yeterli etki gücüne sahip olmadığı fikri kendini tekrar belli ediyor.
Araştırma Kapsamı
Türkiye, son yıllarda siyasi, toplumsal ve ekonomik alanlarda yerel ve küresel gelişmelere bağlı olarak ivme kazanan bir dönüşüm geçiriyor. Bu durumu tetikleyen faktörlerin başında gelen küreselleşmenin beraberinde getirdiği olanaklar ve belirsizlikler hayatlarımızı şekillendirirken, artan kentleşmeyle birlikte gündelik pratiklerimiz, sosyal ilişkilerimiz ve beklentilerimiz de dönüşüyor. Bu dönüşümün merkezindeki siyasi alana yönelik algı ve tutumların değişen kaygı ve beklentiler ışığında nasıl şekillendiği, bu değişimin farklı toplumsal gruplar tarafından nasıl deneyimlendiği ve hayatlarımızdaki yerini kadınların gözünden anlamak ve analiz etmek amacıyla PODEM olarak, Yaşama Dair Vakıf iş birliğinde kapsamlı bir araştırma yürüttük. Ankara’daki Norveç Büyükelçiliği tarafından desteklenen bu araştırmada, ülke temsiliyetini sağlayacak şekilde Türkiye’deki kadınlara ulaşmayı hedefledik. Türkiye temsiliyetini gözeten bir örneklemle hem niteliksel hem de niceliksel yöntemlerin beraber kullanıldığı bu araştırmada, farklı siyasi görüşlerden, sosyo-ekonomik kesimlerden, coğrafi bölgelerden, etnik ve dini farklılıklardan kadınlarla bir araya gelerek görüşmeler gerçekleştirdik.
Elinizdeki çalışma, günümüzde siyasi alanın Türkiye’de yaşayan kadınlar tarafından nasıl tanımlandığı, yorumlandığı ve yaşandığına dair keşfedici özellikte bir araştırma kurgusuna dayanıyor. Bu bakış açısıyla tasarladığımız araştırma kapsamında görüştüğümüz kadınlardan önce siyaset kavramını kendi pencerelerinden değerlendirmelerini istedik; ardından kendi hayatlarıyla ilişkilerini, gündelik yaşantılarını, karar ve müzakere süreçlerine katılımlarını farklı başlıklar altında sorduk. Kadınları farklılıkları ve benzerlikleriyle anlamak, beklenti ve taleplerini analiz etmek hedefiyle, onları kendi hikayeleri üzerinden dinlemeyi, Türkiye’ye, Türkiye’nin siyasi atmosferine ve son dönemde ekonomi ve siyaset alanında yaşanan önemli değişikliklere bakışlarını anlamayı amaçladık. Kadınların siyaset alanıyla ilişkisini sadece niceliksel temsiliyet verileri üzerinden değil, sosyal ilişkilerinde, gündelik hayat pratiklerinde, aile ve yakın çevreleriyle ilişkilerinde, iş hayatlarında, kendilerine ayırdıkları zamanlarda, aldıkları ve bazen alamadıkları kararlarda, sadece karar vermek değil, karara giden yoldaki müzakere süreçlerindeki rolleriyle birlikte farklı boyutlarda irdeledik. Alanında farklılaşan ve keşfedici nitelikte bir çalışma kurgusuyla, bugünün Türkiye’si ve dinamiklerinin hızla değiştiği siyasi ortamda kadınların siyaseti nasıl yorumladığı, yaşadığı ve siyasetle nasıl ilişki kurduğuna dair kapsayıcı ve diğer çalışma başlıklarına ve araştırma sorularına alan açıcı olmasını umduğumuz bir çalışma yürüttük.
Araştırma İçeriğinin Kurgulanması
Araştırma kapsamında irdelenen konu başlıklarının belirlenmesi için Türkiye’de bu alanda gerçekleştirilen önceki çalışmalara ve bulgulara yönelik bir arka plan çalışması gerçekleştirdik ve araştırmanın içerik kurgusunda oldukça yol gösterici olan bir uzman çalıştayı düzenledik (bknz. Metodoloji). Uzman seviyesindeki katılımcıların deneyim, öncelik ve gözlemleri doğrultusunda şekillenen ve hazırlık çalışması mahiyetindeki bu çalıştayda, farklı siyasi ve toplumsal eğilimleri olan kadınların algı ve tutumlarına odaklanırken bugünün Türkiye’sinde hangi başlıklara bakmanın anlamlı olacağını ve araştırmanın hangi ihtiyaçlar doğrultusunda kurgulanması gerektiğini irdeledik.
Bu doğrultuda, araştırma ekibinin ön literatür çalışması sonucu önerdiği başlıklar – (1) Siyasi kültür; siyasete ilgi, katılım ve farklı görüşlere tolerans, (2) Gündelik hayata katılım ve siyasi tutumlar, (3) Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri (aile, çalışma hayatı, kültürel yapılar vb.), (4) Türkiye’nin toplumsal, ekonomik ve siyasi meselelerine bakış – üzerinden araştırmanın hedefleyeceği alt başlıkları; soruları ve metodolojisini tartıştık.
Çalıştay sırasında öne çıkan değerlendirmeler ışığında çalışmanın bütününde odaklandığımız konu başlıklarını aşağıda detaylandırılan şekilde kurguladık:
Siyaset ve siyaset algısı: Siyasetin (hem makro seviyede profesyonel siyaset alanının hem de mikro seviyede genel/gündelik siyaset alanının) kadınların hayatındaki karşılığı; hayatlarındaki yeri ve önem derecesi, siyaseti kendilerine ne kadar yakın hissettikleri; kadınların siyasette “kadının” siyasetteki yerini nasıl gördükleri; hangi konuları siyasete dahil ettikleri ve dışında bıraktıkları; siyasetin toplumu ve özel olarak kadınları nasıl konumlandırdığı ve kadınlara nasıl yaklaştığı.
Siyasetle ilgili karar ve müzakere süreçleri: Kadınların siyasete katılmaya yönelik ilgisi; siyasette kadın temsiliyeti üzerine değerlendirmeleri, siyasete katılım araçlarını nasıl tarif ettikleri; yerel siyasetle etkileşim, merkezi ve yerel siyaset arasındaki ilişkinin nasıl görüldüğü; kadınların siyasi aşamalarda karar sürecine katılımı ve aile ile sosyal çevrenin etkisi; siyaset algısı ve algının karar süreçlerine yansımaları.
Gündelik hayat pratikleri ve karar süreçlerine katılım: Sınıfsal ve sosyo-ekonomik farklılıklar gözetilerek kadınların gündelik hayatlarında aldıkları kararlar ve müzakere süreçlerinde kendilerini nasıl konumlandırdıkları; hangi konulara ve süreçlere etkin katılabildikleri veya hangi konularla sınırlı kaldıkları; bununla birlikte karar süreçlerine katılım aşamasında gündelik yaşam deneyimleri, çalışma hayatı, aile yaşantısı (kadınlık ve annelik deneyimleri) ve ekonomik ilişkileri.
Türkiye’nin siyasi, toplumsal ve ekonomik meselelerine bakış: Ülkenin güncel meselelerine yönelik çeşitli kesimlerden kadınların düşünceleri, olumlu ve olumsuz buldukları konu alanları ve siyasi mekanizmaların uyguladığı politikalara ilişkin yorumları.
Gelecek beklentileri ve kaygılar: Kadınların hem bireysel hem de aile üyelerine (örneğin çocuklarına) yönelik gelecek beklentileri ve kaygılarının neler olduğu; hangi alanlarda farklılık ve benzerlik taşıdıkları ve siyasetin beklentileri karşılayabilme potansiyelini ve rolünü nasıl değerlendirdikleri.
Metodoloji
Türkiye’de kadınların siyaset algılarını farklı boyutlarda ölçümlemeyi hedeflediğimiz bu çalışmada, nicel ve nitel araçları bir arada kullanıp, bu araçların yanı sıra Bulanık Bilişsel Haritalama (Fuzzy Cognitive Mapping – FCM) araştırma modeline de yer verdiğimiz kapsamlı bir metodoloji tercih ettik. Araştırmayı iki temel evrede gerçekleştirdik:
Keşif Çalışması
Keşif çalışmasını, Türkiye’de ve dünyada kadınların siyasete yönelik algı ve tecrübelerini araştırmak ve analiz etmeye yönelik bilgi birikimini açığa çıkarmak amacıyla yürüttük. Bu aşamada üç temel araç kullandık:
Literatür Taraması: Literatür taramasıyla, Türkiye’de ve dünyada kadınların siyasete bakışlarına, algılarına ve deneyimlerine odaklanan çalışmaların derlenmesi ve bu çalışmalar üzerinden siyasette temsili incelemeye yönelik eğilim ve anlayışların derlenmesi hedeflendi.
Uzman Çalıştayı: Kadın çalışmaları ve toplumsal cinsiyet araştırmaları alanlarından uzmanlar, hukuk, siyaset, güvenlik, ilahiyat, sosyoloji, antropoloji ve medya alanlarında çalışan akademisyen ve uzmanlarla birlikte sivil toplumdan isimlerin katıldığı toplantıda, araştırmanın temel yaklaşımına yönelik bir hazırlık gerçekleştirildi. Bu hazırlık, siyaset kavramı ve karar mekanizmalarına katılım bağlamında çalışmanın hem kapsamının hem de yönteminin belirlenmesi aşamasında önemli katkı sağladı.
Derinlemesine Görüşmeler ve Bulanık Bilişsel Haritalama Çalışması: Farklı toplumsal kesimlerden, yaş gruplarından ve anne olup olmama durumunu göz önünde bulundurarak, 84 kadınla ortalama 60 ila 90 dakika arasında süren derinlemesine görüşme ve bu derinlemesine görüşmeler sırasında bulanık bilişsel haritalama çalışması gerçekleştirdik. Bulanık bilişsel haritalama, birey ve organizasyonların karşılaştıkları problemleri yapılandırması ve analizi için ortaya çıkmış, var olan bir sistemin ya da bir kavrama yönelik algı ve yaklaşımların değişkenleri arasındaki nedensel ilişkileri üzerinden sistemin dinamik davranışını modellemeyi hedefleyen bir araştırma tekniğidir. Bulanık bilişsel haritalama, değişkenleri temsil eden düğümler ve değişkenler arasındaki nedensel ilişkileri temsil eden yönlü oklardan oluşur.
Nicel Evre
Nicel araştırma kapsamında, kadınların siyasete ve karar mekanizmalarına yönelik algılarına
ve siyasete ve bu mekanizmalara katılım pratiklerine yönelik yaklaşımlarına dair veri toplamayı amaçladık. Bu doğrultuda 12 şehirde 2.832 kadınla yüz yüze anket çalışması gerçekleştirdik. Araştırmanın evreni, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı’nın (TÜİK) 2018 nüfus verilerine dayanarak 40.863.902 olarak hesaplanmıştır (Nüfus içerisindeki kadınların oranı). 2.832 anketlik örneklem bu nüfusu 1,84 hata payıyla ve yüzde 95 güven aralığıyla temsil etmektedir. Örneklem, Türkiye’nin genç nüfusunu olabilecek en üst seviyede temsil etmek için kotalar dahilinde rastgele seçilen bireyleri içermektedir. Anketler, Türkiye İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasının (NUTS1) ilk düzeyindeki 12 bölgeden seçilen 12 şehirde yapılmış ve şehirlerde yapılan görüşme sayıları şehrin nüfusunun bölgeye oranı dikkate alınarak dağıtılmıştır.
Araştırmanın yürütüldüğü şehirler: İstanbul, Çanakkale, İzmir, Bursa, Ankara, Adana, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum, Van ve Diyarbakır.
Örneklem seçiminde kullanılan kotalar aşağıda sıralanmıştır:
- Türkiye İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (NUTS1)
- Yaş (18-29, 30-49, 50-64)
- Siyasi Parti (AKP, CHP, MHP, HDP, İYİP, ve diğer)
- SES / Sosyo-ekonomik Statü (A, B, C, D, E)
Nicel evrede, kapsamlı yapılandırılmış anket formu hazırlanmış, derinlemesine görüşmelerden elde edilen farklı dönüşler ve ilgili literatür çalışmalarında ele alınan ve öne çıkan sorular soru formuna yansıtılmıştır. Görüşmeler tablet bilgisayarlar kullanılarak (Bilgisayar Destekli Yüz yüze Görüşmeler) yapılmış ve yaklaşık 40 dakika sürmüştür. Anketten elde edilen veriler kodlanarak veri tabanına dahil edilmiştir. Veri analizi ve yönetimi için SPSS, Microsoft Excel ve temel yazılım programları kullanılmıştır.
Nicel Araştırmanın Örneklemine Dair Bilgiler
Eğitim Durumu
Araştırmaya katılan kişilerin eğitim durumu “lise altı” ve “lise ve dengi okullarda” birbirine çok yakın olmakla birlikte (%37,7 lise altı, %37,0 lise ve dengi), eğitim durumu lise üstü olan kadınların oranı %25,3’dür. Lise altı düzeyde eğitim alanların en yüksek olduğu yaş aralığı 50 yaş üstü iken 30-49 yaş arasında da %37,8 gibi yüksek bir oran karşımıza çıkıyor. 18-29 yaş aralığında ise lise altında eğitim sahibi kadınların oranı %16,1.
Hanehalkı
Hanehalkı sayısının en yoğun olduğu aralığın 4-5 kişi olduğunu görüyoruz. 4-5 kişilik ailelerin en yoğun olduğu eğitim durumu aralığı ise lise ve dengi. 5’den fazla kişinin bulunduğu aileler kırsal bölgelerde yaşayanlar içerisinde diğer bölgelere nazaran daha yoğun. Hanehalkı gelirine bakıldığında katılımının %42’sinin 3,000 (TL) ve üstü gelir aralığında olduğu ve bu oranı %34 ile 2,000-3,000 ve %24 ile 2,000 ve altı aralıklarının takip ettiği anlaşılıyor.
Kimlik ve Aidiyet
Araştırma sonuçları üzerinden örneklemin kimlik ve aidiyet tanımlamalarına baktığımızda, katılımcılarının kendilerini en çok “ait hissettikleri” kimliklerin “çevrecilik”, “dindarlık” ve “özgürlükçülük” olduğunu görüyoruz. En mesafeli olunan kimlikler ise “liberallik” ve “feminizm”.
Yaş gruplarına bakıldığında ise ortalamaya en yakın cevaplar 30-49 yaş aralığında görülürken 18-29 yaş aralığında özgürlükçülük bir basamak daha yukarıya çıkıyor. 50 yaş üstünde ise çoğunlukla dindarım ve muhafazakârım ifadeleri kendini gösteriyor.
Siyasi parti bazında bakıldığında AK Parti seçmeni kendisini büyük oranda dindar ve muhafazakâr olarak tanımlıyor. CHP seçmeninde ise çevrecilik, özgürlükçülük ve yenilikleri takip etmeye yönelik bir aidiyet söz konusu. MHP ve İYİ Parti’de de en yüksek çıkan oran milliyetçilik iken, HDP seçmenleri arasındaki en yaygın kimliklerin CHP seçmenleriyle benzerlik göstererek çevrecilik, özgürlükçülük ve yenilikleri takip etmek olduğunu görüyoruz.