Giriş
Geçtiğimiz on yılda yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik dönüşümlerin ortasında; hızla gelişen
bir küresel bağlam ile yüzleşen gençler, kamusal alanda dinamik birer aktöre dönüştü. Dijital
araçlar ve hareketlilik sayesinde artan küresel sosyal etkileşim, gençlerin yalnızca yaşam ve
çalışma tarzlarını şekillendirmekle kalmayıp, onların inançlarının, korkularının ve isteklerinin yanı
sıra küresel sorunlara ve gelecekteki fırsatlara olan yaklaşımlarını da etkiledi. Bu sosyal anlamda
birbirine bağlı olma hali, geleneksel kültürel normlara ve değerlere zıt olan1 karmaşık çift
kültürlü, çokkültürlü ve melez kimliklerin ortaya çıkışıyla sonuçlandı.
Sosyal, siyasi ve sivil topluma katılım konulu son çalışmalarda gençlerin belirttikleri fikirlere
baktığımızda, yurtdışına taşınmaya ve yurtdışında yaşamaya ilişkin bilgilere kolay erişimle,
hareketliliğe ve hayat boyunca öğrenmeye önem verdiklerini görüyoruz2. Siyaset konusunda ise,
gençlerin siyasi katılım oranları ve tarzlarında farklılıklar bulunuyor. Ancak gençler çevre, sağlık
hizmetleri, eğitim, adalet ve gelir eşitsizliği gibi bazı siyasi ve sosyal sorunlara karşı kendilerini
uzak hissetmediğini; bu konularda gönüllülük, sivil toplum veya çevrimiçi sosyal ağlar gibi çeşitli
şekillerde katılım gösterdiğini görülüyoruz (Pew Research Center, 2018)3 . Türkiye’deki geçmiş
çalışmalar da (Next Generation Türkiye, 2018)4 ülkedeki gençlerin bağımsızlığa ve bireyselliğe
öncelik verdiğinin ve hem bulundukları toplumda hem de dünya genelinde aktif vatandaş olmayı
istemelerine rağmen siyasetten giderek uzaklaştıklarının altını çiziyor.
Bu çalışma, söz konusu tablo karşısında Türkiye’de ve belirli Avrupa Birliği ülkelerinde
(Almanya, Hollanda, Fransa ve Belçika) bulunan üniversite düzeyindeki gençlere odaklanıyor.
Çalışma, gençlerin hayat memnuniyeti, aile değerleri, toplumsal cinsiyet değerleri ve kendini
ifade etme değerlerini kapsayan ancak bunlarla sınırlı olmayan değer kümelerinin yanı sıra
hayata ilişkin algılarını keşfetmeyi amaçlıyor. Değer kümeleri aynı zamanda, kişinin hoşgörü
kültürünü ve siyasi açıklığı benimseme derecesini de gösteriyor.5 Bu doğrultuda, kültürler arası
hareketliliğin gençlerin algısı ve varsayılan küresel bilinç üzerindeki olası etkilerini, Erasmus
Programı sayesinde Avrupa’da yaşamış Türkiyeli üniversite öğrencilerinin ve aynı sebepleTürkiye’de yaşamış Avrupalı öğrencilerin dahil edildiği itinalı bir saha çalışmasıyla inceledik. Bu
çalışmayla ayrıca, üniversite öğrencilerinin Avrupa’nın, Türkiye’nin ve Avrupa Birliği’nin şu anda
yüzleştiği en zorlayıcı sorunlara karşı tutumlarını ve mevcut siyasi, ekonomik ve sosyal gündem
çerçevesinde Türkiye’ye ve Avrupa’ya ilişkin görüşlerinin ve Türkiye-AB ilişkilerine dair algılarının
nasıl geliştiğini keşfetmeyi hedefledik. Genel anlamda bu çalışmayla, hedef kitlenin geleceğe
yönelik isteklerini ve beklentilerini ortaya koymayı amaçladık.
Hayata ve kimliğe dair “Öz algı” bölümünde şu noktaları inceledik:
- Hayattan memnuniyet, hayatta en çok ve en az değer verilen şeyler, kimlik öz
algısı ve farklılıklara hoşgörü: Üniversite öğrencilerinin hayattan memnuniyet ve mutluluğuna
ilişkin faktörlerin, hayatlarında en çok ve en az nelere değer verdiklerinin ve kendi kimliklerine
dair öz algılarının incelenmesi, farklılıklara karşı hoşgörülerinin ve tutumlarının araştırılması. - Hayatta karar alma ve sosyal katılım: Özel hayatta karar alma süreci, siyasi katılım
(örn: oy kullanma) isteği ve sivil topluma katılım. - Geleceğe dair beklentiler ve kaygılar: Üniversite öğrencilerinin birey olarak geleceğe
dair beklentileri ve endişeleri nelerdir?
“Türkiye’ye ve Avrupa’ya İlişkin Görüşler” bölümünde şu noktalar incelenmiştir:
- Türkiye ve Avrupa algısı, ve Türkiyeli ve Avrupalı olma algısı: Üniversite
öğrencilerinin kafalarındaki Türkiye ve Avrupa algısı, öğrencilerin “Türkiyeli olma” ve “Avrupalı
olma” kavramlara dair sundukları tanım. - Erasmus’a dair algı ve Erasmus deneyimi olan katılımcıların görüşleri:
Katılımcıların Erasmus’a dair algısının incelenmesi; sosyal çevre, yerel topluma dahil olma,
güvenlik hissi ve yaşam koşulları konularında katılımcıların Erasmus deneyimine ilişkin
görüşlerinin alınması. - Türkiye’nin ve Avrupa’nın siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlarına dair algı:
Üniversite öğrencilerinin Türkiye ve Avrupa’nın mevcut sorunlarına yönelik düşünceleri,
olumlu ve olumsuz buldukları hususlar ve siyasi mekanizmalar aracılığıyla uygulanan
politikalara ilişkin düşünceler. - Avrupa Birliği algısı ve Türkiye-AB ilişkilerine dair görüşler: Üniversite
öğrencilerinin mevcut Türkiye-AB ilişkilerinin gidişatı ve üyelik sürecine yönelik görüşleri ile
Avrupa Birliği’ne verdikleri değer.
Metodoloji
Çalışmada Türkiye ve Avrupa’dan katılımcıların görüşlerini almak için temel olarak nitel araçlar
kullanarak, nicel verilerden destek aldık. Metodolojik bağlamda, bu çalışmada nüfus özelliklerini
yansıtan bir yaklaşım benimsemedik. Burada sunulan bulgular, Türkiye ve Avrupa’daki
gençlerin görüş ve algılarına dair genel bir tanım oluşturmayı amaçlamayıp, yalnızca araştırma
kapsamında ele alınan başlıca konuları ve ortak sorunları açıklayıcı niteliktedir. Bu doğrultuda,
aşağıdaki tabloda da belirtildiği üzere, çalışmayı üç temel aşamada yürüttük:
1 Arnett, J. J. (2002). The psychology of globalization. American Psychologist, 57(10), 774-783.
2 Avrupa Komisyonu (2018), ‘Flash Eurobarometer 455’, https://ec.europa.eu/commfrontoffice/publicopinion/index.cfm/Survey/getSurveyDetail/instruments/FLASH/surveyKy/2163 İnternet üzerinden erişim, 8 Nisan 2020.
3 Wike, R. and Castillo A. (2018) ‘Many Around the World Are Disengaged From Politics’, Pew Araştırma Merkezi. İnternet üzerinden erişim, 8 Nisan 2020. https://www.pewresearch.org/global/2018/10/17/international-political-engagement/
4 British Council (2018) ‘Türkiye’deki Gençlerin Sesi’. İnternet üzerinden erişim: https://www.britishcouncil.org.tr/en/nextgeneration/turkey
5 Inglehart F. R. (2018) “Modernization, Existential Security and Cultural Change: Reshaping Human Motivations and Society”, M. Gelfand, C.Y. Chiu & Y-Y Hong (editörler) Advances in Culture and Psychology Volume 7, Oxford University Press.
1. Keşif Çalışması: Çalışmanın ilk evresinde, aşağıdaki alanlarda önceden yapılan ilgili çalışmaları incelemek amacıyla bir keşif yaklaşımını benimsedik ve şu konulara odaklandık: (1) Gençlerin kendi hayatlarının yanı sıra sosyal, ekonomik ve siyasi gelişmelere ilişkin algıları ve değerleri, (2) Avrupa’ya ve Türkiye’ye dair algılar hakkındaki mevcut veriler ve (3) Avrupa ve Türkiye’deki üniversite çağındaki gençlerin, Erasmus Programı gibi değişim programlarında yaşadıkları karşılıklı etkileşim. Bu evrede başlıca iki araç kullandık:
-Literatür taraması: Çalışmanın tabanını oluşturmak adına, gençlerin Türkiye ve Avrupa/AB algıları üzerine yapılan ilgili akademik çalışmaların yanı sıra Dünya Değerler Araştırması, Eurobarometre ve Türkiye bazlı gençlik araştırmaları gibi geniş çaplı araştırmalar dahil olmak üzere çeşitli yerel ve uluslararası kaynakları inceleyerek bir literatür taraması gerçekleştirdik. Bu tarama, araştırmanın temel analiz başlıklarının belirlenmesini ve anketin çerçevesinin oluşturulmasında faydalı oldu.
-Uzman çalıştayları: Biri Brüksel’de (Mayıs 2019), diğeri İstanbul’da (Haziran 2019) olmak üzere peş peşe iki çalıştay düzenledik. Bu çalıştaylar, çeşitli üniversitelerden ve Erasmus ofislerinden akademisyenlerin yanı sıra gençlik ve toplum algısı alanında çalışan uzmanların, sivil toplum çalışanlarının ve Avrupa’da Erasmus deneyimi olan üniversite öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşti. Bu toplantılarda araştırma çerçevesi ve analiz başlıkları, metodoloji ve anket soruları ile gençlik algısı ve değerlerini konu alan önceki çalışmalar üzerine tartışmalar gerçekleştirdik. Buna ek olarak, katılımcılar Erasmus Programına ve kültürel etkileşimlerin karşılıklı algılar üzerindeki etkilerine dair deneyimlerini paylaştı.
2. Nitel Araştırma: Nitel araştırma kapsamında, Türkiye’deki ve Avrupa’daki üniversite çağındaki gençlerin kendi hayatlarına ve değer kümelerine dair algılarına ilişkin veriler toplamayı amaçladık. Ayrıca bu çalışmayla değişim programlarının yarattığı sosyal ve kültürel etkileşimin, katılımcıların hayatları ve Türkiye-Avrupa algıları üzerindeki olası etkilerini ölçmeyi hedefledik. Bunun nedeni, çalışmanın hedef kitlesinde Avrupa’da Erasmus deneyimi olan Türkiyeli öğrencilerin ve Türkiye’de Erasmus deneyimi olan Avrupalı öğrencilerin bulunması oldu.
Nitel evre sırasında, literatür taraması ve uzman çalıştaylarında karşılaşılan çeşitli çalışmalarda kullanılan temel soruları içeren kapsamlı bir yarı yapılandırılmış görüşme anketi hazırladık. Görüşme anketini ve derinlemesine görüşmeleri, Türkiye’de ve Avrupa’da Erasmus deneyimi olan ve olmayan katılımcılara uygun hale getirecek biçimde tasarladık (bkz. Tablo 1 – Metodoloji Süreci). Böylece, katılımcı grubu aşağıdaki şekilde oluştu:
• Avrupa’da Erasmus deneyimi olan Türkiyeli lisans veya yüksek lisans öğrencileri
• Avrupa’da Erasmus deneyimi olmayan Türkiyeli lisans veya yüksek lisans öğrencileri
• Türkiye’de Erasmus deneyimi olan Avrupalı lisans veya yüksek lisans öğrencileri
• Türkiye’de Erasmus deneyimi olmayan Avrupalı lisans veya yüksek lisans öğrencileri
Saha çalışması süreci: Bu doğrultuda, Türkiye’den ve Avrupa’dan toplamda 195 katılımcıyla derinlemesine görüşmeler gerçekleştirdik. Avrupa ülkelerinin (Almanya, Hollanda, Fransa ve Belçika) seçiminde, AB üyesi devletler olarak Türkiye ile kurdukları siyasi, sosyal ve ekonomik ilişkiler rol oynadı. Öte yandan, Türkiye şehirlerinin seçiminde (İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon ve Diyarbakır) coğrafi dengeyi sağlamayı amaçladık. Katılımcıların seçiminde kartopu örnekleme yöntemi kullanıldı ve araştırma ekibi görüşmeler için farklı üniversiteleri ziyaret etti. Buna ek olarak, toplamda 109 kadın, 86 erkek katılımcıyla, katılımcı seçiminde cinsiyet eşitliğini gözettik (bkz. Tablo 2 ve 4). Her iki coğrafi konumda saha çalışması aşaması başlamadan önce, görüşme anketini test etmek adına Türkiye’de ön ziyaretler gerçekleştirdik ve kaldıkları üniversitelerde katılımcılara ulaşabilmek için teknik ve lojistik düzenlemeler yaptık.
Derinlemesine görüşmeler 40 ila 90 dakika arasında sürdü ve tüm görüşmeler Eylül 2019 ile Şubat 2020 arasında gerçekleştirildi. Zaman ve mekan kısıtlamalarıyla karşılaşılan bazı durumlarda, araştırma ekibi görüşme için katılımcıya Skype üzerinden ulaştı. Görüşmeler yazarlarla birlikte, Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC)’nden iki, PODEM’den üç araştırmacının katılımıyla gerçekleşti. Tüm katılımcılar, araştırma projesi konusunda bilgilendirildi, sözlü rızaları önceden alındı ve tüm görüşmeler Genel Veri Koruma kuralları çerçevesinde anonim olarak saklandı.
3. Çevrimiçi anket: Çalışma örneklemini genişletmek adına anketi, SurveyMonkey üzerinden çevrimiçi bir ankete dönüştürdük. Çevrimiçi anketi, Erasmus+ deneyimi olan ve olmayan Türkiyeli katılımcılar olmak üzere iki şekilde, sadece Türkiye’den katılımcılar ile gerçekleştirdik. Toplamda, Türkiye’nin farklı şehirlerinden 147 katılımcı anket sorularını cevapladı (bkz. Tablo 2 – Türkiye). Anketten elde edilen verileri, Türkiye’de gerçekleştirilen derinlemesine görüşmelerin bulgularını desteklemek için kullandık.
Katılımcıların demografik, çoktan seçmeli ve açık uçlu soruların yanı sıra değerlendirme ölçeği, sıralama ve matris sorularına yanıt verdiği çevrimiçi anket tamamlaması ortalama 20 dakika sürdü. Katılımcıların ankete gönüllü olarak katıldığının altının çizilmesi önemlidir. Araştırma ekibi anketi, öğrencilerle ve farklı üniversitedeki Erasmus ofisleriyle e-posta ile paylaşarak, görevlilerden anketi öğrencilere dağıtmalarını istedi.
Çalışmaya Dahil Olan Katılımcılara İlişkin Bilgiler
- Coğrafi bilgiler: Avrupa’daki katılımcıların büyük çoğunluğu yaşadıkları ülkede (Belçika, Fransa, Almanya ve Hollanda) doğduğunu belirtirken, küçük bir azınlığı Kosova, Lübnan, Polonya ve Türkiye gibi başka bir ülkede doğduğunu ve/veya başka bir ülkenin vatandaşı olduğunu söyledi. Türkiye’deki tüm katılımcılar ise Türkiyeli olduğunu belirtti.
- Eğitim bilgisi: Avrupa’daki katılımcıların büyük çoğunluğu, ücretsiz devlet liselerinden mezun olduğunu belirtti. Benzer şekilde, derinlemesine görüşmeler ve çevrimiçi anket dahil olmak üzere Türkiye’deki katılımcıların büyük çoğunluğu devlet liselerinden mezun olduğunu belirtirken, çok küçük bir azınlık özel okuldan/liseden mezun olduğunu ifade etti. Erasmus değişim programına katılmış ve daha önce hiçbir değişim programından faydalanmamış Türkiyeli ve Avrupalı katılımcılar arasında kayda değer bir farklılık gözlemlemedik.
Gelir kaynağı: Gelir kaynakları sorulduğunda, tüm Avrupa şehirlerindeki katılımcıların büyük çoğunluğu yarı zamanlı işlerle veya öğrenci işleriyle ve harçlıkla (aile desteğiyle) geçindiğini ifade etti. Derinlemesine görüşmeler ve çevrimiçi anket dahil olmak üzere Türkiye’deki katılımcıların büyük çoğunluğunun ise harçlıkla (aile desteğiyle) ve burs veya devlet öğrenci kredisiyle geçindiklerini gözlemledik. Katılımcılar aynı zamanda kısa süreliğine yarı zamanlı işlerde veya öğrenci işlerinde çalıştıklarını ve konut/konaklama desteği aldıklarını belirtti.
• Yurt dışı deneyimi: Hem Türkiye hem de Avrupa bazlı katılımcıların önemli bir çoğunluğunun genelde kısa vadeli olmak üzere yurt dışı deneyiminin olduğunu gözlemledik. Erasmus deneyimi haricinde katılımcıların en sık yurt dışına gitme nedenleri şu şekildedir: (1) turistik geziler, (2) eğitim (dil kursuna katılmak gibi), (3) özel bir etkinlik ve (4) akraba ziyareti.
• Yabancı dil bilgisi: Değişim programı deneyimi olan Türkiye’deki ve Avrupa’daki katılımcıların büyük çoğunluğu, eğitim değişim programlarına katılmamış kişilere kıyasla daha üst seviye yabancı dil bildiklerini belirtti. Her iki coğrafyada değişim programı deneyimine sahip katılımcıların, Erasmus için gittikleri ülkenin dilini öğrenmeye istekli olduğunu gözlemledik. Hem Türkiye’deki hem de Avrupa’daki katılımcılarda açıkça gözlemlenen bu farklılığın varsayımsal açıklamasının, değişim öğrencilerinin yeni kültür ve diller öğrenme isteği ile bağlantılı olması muhtemeldir ve bu konunun ayrıca incelenmesi gerekir.
I. Kendilerine dair algılar: Gençler kendilerini nasıl hissediyor, neler düşünüyor ve kendilerinden nasıl bahsediyorlar?
Saha araştırması sırasında yaptığımız görüşmelere, katılımcılar hakkında demografik bilgi toplamak amacıyla, kısa cevaplı bir dizi soruyla başladık. Sonrasında katılımcılardan ilk olarak, yaşam kalitesini ölçmede kritik önem taşıyan iki kriter, hayatlarından memnuniyetlerini ve mutlu olup olmadıklarını değerlendirmelerini istedik.
Bulgularımız, Türkiyeli katılımcıların hayatlarından memnuniyet seviyesini, 5 üzerinden 3 olarak bildirdiğini gösteriyor. Buradaki amacımız görüştüğümüz öğrencilerin hayatlarından memnuniyet dereceleriyle ilişkilendirdikleri şeyleri keşfetmek ve yaşam koşullarının memnuniyet ve mutlulukları üzerindeki etkilerini gözlemlemekti. Görüşmelerde hayattan memnuniyet ve mutluluğu etkileyen dört önemli konunun öne çıktığını belirtebiliriz: (1) bireysellik ve özgürlük, (2) aile ve arkadaşlar, (3) ekonomik durum ve (4) iyimser ve ileri görüşlü olmak. Katılımcıları dinlerken çevrelerindeki zorluklara dair farkındalıklarının yanı sıra onlara güç veren umutlarını da gözlemlemek mümkün:
“Geleceğe dair yapmak istediğim şeyler motivasyon kaynağım. Bugüne bakmıyorum. Gelecek odaklı yaşıyorum.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Trabzon
“Hayallerimin peşinde olmak, sanatçı ve akademisyen olmak, ülkeme faydalı olmak istiyorum. Dünya turu yapmak istiyorum. İyi bir aileye sahip olmak.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Ankara
“Üretken olmak ve geleceğim için geliştirmekte olduğum yeteneklerimi kullanabileceğim bir hayata sahip olmak.” Erkek, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
Gündelik olaylara odaklanıldığında, yukarıda bahsedilen iyimser duruşun, ekonomik durum kaynaklı stresin giderek yükselmesi gibi hayattan memnuniyetlerini azaltan olaylardan etkilendiğini görüyoruz (bkz. “Geleceğe Dair Kaygılar” alt bölümü). Görüşmeler sırasında Trabzon’dan bir katılımcı spora ve seyahat etmeye hevesli olduğunu, ancak spor aletlerini ve seyahat etmeyi nispeten pahalı bulduğunu belirtti. Benzer görüş ve duygular diğer katılımcılar tarafından da dile getirildi:
“Ekonomi. Ülkenin durumu kötü. Öğrenciler daha çok etkileniyor.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi yok, Diyarbakır
Hayatta en çok değer verdikleri şeyler
Bu çalışmayla gençlerin hayatta en çok değer verdikleri şeyleri anlamayı ve de en önemlisi gençlerin değer yargılarına ışık tutmayı amaçladık.
Derinlemesine görüşmeler sırasında katılımcılardan hayatta en çok değer verdikleri üç şeyi listeden seçmelerini istedik ve sonuçları değerlendirdiğimizde katılımcıların en güçlü değerinin (1) aile olduğunu gördük. İstanbul’dan bir katılımcıya göre, ailenin sunduğu koşulsuz destek ve güvende olma hissiyatı duygusal bağı güçlendiriyor:
“Annem bana iyi bir hayat sunabilmek için çok fedakarlık yapmış, dolayısıyla onu üzecek davranışlardan kaçınmalıyım. Bu durum aslında beni rahatlatıyor ve yapmak istediğim diğer şeyleri gönül rahatlığıyla yapmamı sağlıyor.” Kadın, 25, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“Ailem hayatımdaki en büyük destekçim. En yakın arkadaşlarım annem ve babam. Onların hayır duasını almak isterim.” Erkek, Yaş 25, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
Aile her ne kadar önemli olsa da, bağımsız bir yaşam sürme isteği, gençlerin en çok değer verdiği ikinci şey olarak ortaya çıkıyor. Gençler, (2) özgürlük duygusuna ve bağımsız olarak zaman geçirmeye önem veriyorlar. Bu durum ileride, aileyle yaşama konusunda da karşımıza çıkıyor. Katılımcıların çoğu, kişisel alanlarının zaman içinde ebeveynlerinin alanlarından nasıl ayrıştığından bahsediyorlar. Erasmus yapan öğrencilerin farklı bir ülkede yaşarken edindikleri esneklik ve öz yeterlilik deneyimi bu algıya ek bir boyut getiriyor.
“Belirli bir süre sonra kişisel alanlar farklılaşıyor. Farklı şeyleri beğeniyoruz, yemek istediğimiz yemeklerde bile tercihlerimiz değişiyor.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Trabzon
“Beraber kalmak istemezdim çünkü aileyle yaşamak birseyselleşmeyi öldürüyor. Bir yandan aile ile yaşamak daha rahat bir alan sağlıyor ve daha sağlıklı ve mutlu yaşayabilirsin. Diğer yandan da birtakım eksileri var.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Ekonomik faktörlerin ve toplumsal kültürel değerlerin, gençlerin kendi kişisel alanlarını ne ölçüde yaratabildikleri veya koruyabildikleri konusunda rol oynadığı görülüyor. Katılımcılar kendi hayatlarını yaşamak isteseler de ailelerinin sağladığı ekonomik rahatlığın, ev işlerinin yapılmasının ve acil ihtiyaçların karşılanmasının önemini vurguluyorlar. İstanbul’dan bir katılımcı, “ailesinden ayrı yaşamanın, evlenmek ve ekonomik durum gibi kültürel faktörlere bağlı olduğunu” belirtiyor.
(3) Arkadaşlar ve sosyal çevre gençlerin önem verdiği bir başka değer olarak karşımıza çıkıyor. Katılımcıların büyük çoğunluğu arkadaşlarıyla gece dışarı çıkmayı ve arkadaşlarıyla restoranda veya kafede buluşmayı seviyor.
Çevrimiçi anketin bulgularında da benzer bir sonuç görüyoruz: %64,5 ile en çok değer verilen unsur olan “aileyi” %56,7 ile “arkadaşlar” izliyor. En önemli şeyler listesinde bir sonraki sırada eğitim ve kariyer beklentilerinin ardından ise serbest zaman geliyor (bkz. Grafik 1).
Katılımcıların düzenli olarak yaptığı diğer aktiviteler sinemaya gitmek, kitap okumak, alışveriş merkezine gitmek, dışarda yemek yemek ve çalışmak için kütüphaneye gitmek. Erasmus deneyimi olan ve olmayanlar arasında görülen bir fark ise Erasmus deneyimi olan katılımcıların müze, sanat galerisi ve tarihi yerleri gezme eğiliminin diğer katılımcılara kıyasla biraz daha fazla olmasıdır. En nadir gerçekleştirilen aktiviteler ise akrabaları ziyaret etmek, dini buluşmalara katılmak ve tiyatroya gitmek.
Hayatta en az değer verdikleri şeyler
Katılımcılara hayatta en çok değer verdikleri unsurları sorarken değer vermedikleri veya en az önem verdikleri şeyleri de anlamayı hedefledik. Derinlemesine görüşmelerin bulgularına göre, Erasmus deneyimi olsun olmasın, katılımcıların en az önemsediği unsurlar arasından ilk dördü şunlardır: (1) siyaset, (2) din, (3) evlilik ve (4) komşuluk ilişkileri. Sıralamaları biraz farklı olsa da çevrimiçi anket verileri de benzer sonuçları gösteriyor (bkz. Grafik 3).
İlk olarak siyasetin hayatlarındaki yerine baktığımızda katılımcıların siyasi aktivitelere aktif olarak katılmadıklarını görüyoruz (ayrıca bkz. “Sosyal Katılım” bölümü). Gençler geçimlerini sağlamak ve iş güvencesi gibi geleceğe ilişkin konularla çok daha meşguller. Hatta, katılımcılar siyaseti bir gerilim kaynağı olarak görüyor ve siyasi farklılıkların sosyal ilişkilerini kötü etkileyebileceğini düşünüyorlar. Bu nedenle sosyal ilişkilerinde siyaset konuşmayarak hayatlarında karşılaşabilecekleri anlaşmazlıkların da önüne geçmeye çalışıyorlar. Benzer şekilde bu durumun daha önce Türkiye’de daha geniş örneklemlerle gerçekleştirilen çalışmalarda da öne çıktığını görüyoruz (bkz. Next Generation: Türkiye’deki gençlerin sesi, British Council, 2018). Ancak siyasi aktivitelere aktif şekilde dahil olmamak raporun ilerleyen bölümlerinde de bahsedildiği gibi, hem yurt içi hem de yurt dışındaki siyasi ve sosyal gelişmelere karşı vurdumduymaz veya bilinçsiz olmak anlamına da gelmiyor.
“Diyarbakır’da büyümüş biri olarak siyaset kaçınılmaz olarak her yerde. Yine de politika beni geriyor. Fikirlerimizdeki farklılıklar nedeniyle ailem ve arkadaşlarımla çatışmaktan kaçınıyorum.” Kadın, Yaş 19, Erasmus deneyimi yok, Diyarbakır
“Siyasetle ilgilenirdim ama yine de Türkiye’deki siyasetin toplumun beklentilerini karşılamadığını düşünüyorum.” Erkek, Yaş 26, Erasmus deneyimi yok, Ankara
Katılımcıların ikinci en az önem verdikleri olgu ise evlilik. Evliliği umursamadıklarını söylemek mümkün olmasa da, bunun onlar için bir öncelik olmadığını belirtmemiz gerekiyor. Evlilik kavramı genelde katılımcıların kendilerini yakın görmediği geleneksel değerlerle bağdaştırılıyor.
Bir katılımcı bu durumu şu şekilde açıklıyor:
“Evlilik toplumsal değerlerimizle ilgili. Mesela çocuk yapmak. Bir erkek çocuğu için “mezun ol, iş bul, askerliğini yap, sonra evlen” diye kalıplaşmış bir şey var. Evliliğe karşı bir insan değilim, tabi ki olabilir ama bu aslında tamamen hayatta önünüze ne çıkacağıyla alakalı bir şey. Ben o yüzden çok önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum. İleride karşıma böyle bir insan çıkarsa tabi ki evlenmekten kaçınmam ama benim için çok önemli bir olay değil yani.” Erkek, Yaş 25, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
Söz konusu din olduğunda, gençlerin dini farklı yorumladığını ve bu konuda farklı yaklaşımlar benimsediklerini anlıyoruz. Bir katılımcı durumu şöyle açıklıyor: “Benim ilkelerim dine değil vicdana dayanıyor. Vicdan önemlidir. Önemli olan, dini normlara uymaktan ziyade vicdanı rahat olarak yaşamaktır.” Başka bir öğrenci ise din kavramını daha geniş bir bağlamda ele alıyor:
“Bu, fenomen olarak dinle ilgili bir şey değil. İnsanlar dini, hayatlarının tam merkezine koyuyorlar ve [inandıkları] dine göre yaşıyor gibi görünseler de aslında ondan uzak duruyorlar. Bazı şeylere inanmaya zorlanıyorlar.” Erkek, Taş 25, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
Son olarak, gençler sosyalleşmeye ve aileleriyle ve arkadaşlarıyla güçlü bağlar kurmaya önem verirken komşuluk ilişkileri önemli konular listelerinde yer almıyor. Kolektivist bir kültürden bireysel eğilimlerin toplumda giderek daha çok gözlemlendiği bir kültüre geçişle birlikte, katılımcıların hayatlarında komşuluk kültürünün ekslikliği göze çarpıyor. Ayrıca bu durumun, gençlerin en çok etkileşimde bulundukları mecra haline gelen sosyal medya başta olmak üzere, sosyalleşme yöntemlerindeki değişimlerle de ilgili olduğu söylenebilir.
Öz algı
Katılımcıların kendilerini en iyi şekilde tanımlayan kavram ve kimliklere dair öz algılarını anlamak ve analiz etmek için onlara, “Kendinizi nasıl tanımlarsınız?” şeklinde açık uçlu bir soru sorduk. Öğrencilerin büyük çoğunluğu bu soruyu, açık fikirli, saygılı, özgür, iyi bir arkadaş, yenilikçi ve yardımsever gibi özelliklerini tanımlayarak cevapladı. Öğrencilerin kendilerini siyasi, etnik veya dini kimlik ve/veya ideolojilerinden ziyade, günlük hayatlarındaki deneyimlerden ve sosyal çevrelerinden yola çıkarak tanıtmaya eğilimli olduklarını görüyoruz.
Türkiye’deki görüşmelerde, Erasmus deneyimine sahip olan ve olmayan katılımcıların büyük çoğunluğu kendilerini tanımlarken, iki noktanın önemini vurguladılar: Farklılıkları hoşgörüyle karşılamak ve sosyal dinamiklerin insan davranışları ve algıları üzerindeki etkisinin bilincinde olmak. Çevrelerindeki sosyal ve siyasi dinamikleri sıklıkla dile getiren katılımcılar, kendileri için “durağan” tanımlar vermekten kaçınırken, sosyal ve siyasi değişikliklerin, kişiliklerini ve hayata dair algılarını nasıl değiştirdiğinden bahsettiler.
“Kadın ve Türk olarak tanımlıyorum kendimi. Feminist değilim ama kadın-erkek eşitliğini savunuyorum. Dünya vatandaşıyım. Bence kimlikler çok önemli değil, insana yapıştırılan bir damga gibi. Örneğin, Hıristiyan bir toplum içerisinde doğsaydım, dini kimliğim Hristiyanlık üzerinden şekillenecekti. Türkiye’de doğdum Müslümanlık üzerinden şekilleniyor. Ancak ben böyle düşünmüyorum, kendimi belirli kalıplar üzerinden tanımlamıyorum.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Trabzon
“Kendimi tanımlayacak olursam, siyasi ve dini ideolojilerden uzak kalmaya çalışsam da doğduğum ve büyüdüğüm ortamın içime işlediği ve bundan kaçamayan biriyim. İç Anadolu’da doğan birinin solcu olma ihtimali ne kadar az ise öyleyim. Toplum öğretileri bizi etkiliyor.” Erkek, Yaş 21, Erasmus deneyimi yok, Trabzon
“Bu sohbeti gerçekçi bulmuyorum. Kimliğin gittiğin yere göre değişiyor. Mesela daha muhafazakar bir yere gitsem orada belki daha açık görüşlü olacağım ama Avrupa’da ben daha muhafazakar kalıyorum. O yüzden bir kimlik belirlemeyi, ben buyum demeyi doğru bulmuyorum.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Ankara
Kısmen, hoşgörülü ve açık fikirli olmaya verdikleri önemle bağlantılı olarak, katılımcılar arasında kendini “dünya vatandaşı” (veya küresel vatandaş) olarak tanımlama eğilimi göze çarpıyor. Katılımcıların kendilerini “dünya vatandaşı” olarak tanımlarken, bunu olumsuzlama ile, yani “ne olmadıklarını” söyleyerek yaptıklarını belirtmek de bu noktada önemli. Örneğin, “dünya vatandaşı” tanımlamasını yaparken “ayrımcılık yapmadıklarını”, “dini dogmalara sahip olmadıklarını” ve “diğer kişilere karşı ön yargılı olmadıklarını” ifade ettiklerini görüyoruz.
“Milliyetçi kimliğe önem vermiyorum, dünya vatandaşıyım. Din belirleyici olmamalı. İfade özgürlüğü önemli” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi yok, Diyarbakır
“Çok hoşgörülüyüm, çok açık görüşlüyüm, dünya vatandaşıyım. İnsanlığı önemsiyorum, ayrımcılık yok.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Diyarbakır
“İnsanları asla ayırmam. İnsana insan olduğu için yaklaşıyorum. Ayrımcı değilim. Benim için bir kimlik var o da “insan olma” kimliği; birine yardımım dokunması, birinin gönlünde yer edinmek.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Trabzon
“Kendimi “dünya insanı” olarak tanımlarım. Farklı görüşlere karşı çok saygılıyımdır ama mesafeliyimdir de. Tartışma ortamlarından kaçarım mesela. Gerektiğinde tartışırım ama uzatmam bu tarz şeyleri. Yani kavgaya çevirmem. Bunun dışında, kesinlikle açık fikirli olduğumu düşünüyorum, asla kimseyi yargılamam. İnsanların yaptıklarıyla ilgilenmem, bunu dedikodu anlamında söylüyorum. Bu şekilde meraklarım yoktur yani. İnsanların tecrübelerine önem veririm, dinlemeyi severim.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi, İstanbul
Katılımcıların kendilerini tanımlarken, “milliyetçi”, “laik”, “muhafazakar”, “liberal” ve “sosyalist” gibi siyasi ve dini kavramları, sıklıkla kullandıkları kapsayıcılık ve hoşgörü kavramlarına kıyasla daha az kullandıkları ve sadece azınlık bir grup tarafından tercih edildiğini görüyoruz. Düşük siyasi aidiyet düzeyinin yanı sıra milliyetçi eğilimler ve etnik kimlikler de en az bahsedilenler arasında. Sadece küçük bir azınlık kendilerini Türk ve Kürt olarak tanımladığı ortaya çıkıyor. Bu durum, cinsel yönelim için de geçerli. Sadece birkaç katılımcının kendisini tanıtırken cinsiyet kavramlarını kullandığını görüyoruz. Katılımcıların cevaplarından bazı örnekler şu şekilde:
“Liberal, muhafazakar, proaktif, pozitivist” Erkek, Yaş 20, Erasmus deneyimi yok, Diyarbakır
“Liberal, muhafazakar, demokrat, Müslüman” Erkek, Yaş 21, Erasmus deneyimi yok, Trabzon
“Müslüman, hümanist (İslam hümanizm içerir), öğrenci (nereye gitsem orası hakkında bir şeyler
öğrenmek isterim)” Kadın, Yaş 23, Erasmus Deneyimi var, İstanbul
“Kadın, özgür, liberal, çevreci” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“Yenilikçi, açık fikirli, ilgili, feminist, panseksüel veya LGBT bireyi, eşitlikçi, vejetaryen, hayvan sever, yoksul”. Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, Ankara
Hayatta karar alma
“Ailemden ilk defa ayrıldım. Hasta olduğumda, bir yere gideceksem, alışveriş yapacaksam, temizlikten çamaşır gününe kadar, hepsine ben karar veriyordum. Aile evinde böyle bir imkan olmuyor. Başka bir şehirde de bu imkan olmuyor çünkü aileniz bir saat sonra yanınızda bitebilir. Böyle bir şans yok.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“Oradaki Erasmus öğrencileriyle aynı kafadaydım. Ortak etkinlikler yapıyorduk. Ülkeyi farklı arkadaşlar gezdirdi. Ailem ve arkadaşlarım buradaki hayatımda karar verme sürecime karışıyorlar. Orada daha bağımsızdım.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Ankara
Katılımcıların hikayeleri, Erasmus’ta oldukları süreç boyunca kazandıklarını düşündükleri bağımsızlık ve özgürlüğe dair çok şey anlatıyor. Erasmus deneyimine sahip katılımcıların çoğunluğu gerek küçük gerek büyük günlük sorumlulukların, kendi kendilerine karar alma ve problem çözme yeteneklerini olumlu etkilediğini söylüyor.
Konu, karar alma sürecinde aileleriyle çatışmayı önlemek için stratejiler geliştirmek olduğunda ise daha ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Bu tablo gençlerin aileleriyle güçlü bağlara sahip olduğu ve “aile kural ve değerlerine doğrudan karşı çıkmak yerine ailelerine yalan söylemeye eğilimli oldukları” argümanını destekiyor.6 Bazı katılımcılar Erasmus Programı’na başvurduklarını ailelerine söylemediklerini veya orta yol bulabilmek için ülke tercihlerini değiştirdiklerini belirtiyor.
“Erasmus için sormadan karar aldım ve olduktan sonra söyledim. Olmayacağını düşünmüştüm. Başarısız olursam söylemekten çekinirdim.” Kadın, Yaş 25, Erasmus deneyimi var, Trabzon
“Bazen aileme göre karar alabiliyorum. Mesela Erasmus için Avrupa’yı da seçebilirdim ama ailemin maddi olarak zorlanmaması için Polonya’yı seçtim.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Ailenin rolünün ve rehberliğinin, ekonomik olarak bağımsız olmayan çoğu katılımcının hayatında önemli bir yeri olduğu görülüyor. Kendi başına eve çıkmak, yurt dışına gitmek, iş bulmak veya akademik hayata devam etmek gibi mali konularda ailelerine danışmayı seçiyorlar. Derinlemesine görüşmelerden elde edilen bu görüşe benzer biçimde, çevrimiçi anket sonuçlarında da katılımcıların %55’i aileleriyle yaşıyor. Geri kalanlar ise arkadaşlarıyla, kuzen veya kardeş gibi yakın akrabalarıyla, yurtta veya yalnız yaşıyor.
“Kararlarımı tamamen ben alamıyorum. Ekonomik olarak (aileye) bağımlıyım. Onlar da söz sahibiler. Şu an kendi başıma farklı bir şehre, başka bir eve taşınamam. Siyasi tercihlerim, dini inançlarım, kişisel olan şeylere karışamazlar.” Erkek, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, İstanbul.
“Onlar açıkça empoze etmese dahi ben hayatımda onların mutlu olacağı bir şey yapmaya çalışıyorum. Mesela benim bankada staj yapma imkanım vardı. Ailem daha muhafazakar dindar insanlar oldukları için bunu istemeyeceklerdi. Dolayısıyla ben finans sektörünü kafamda komple eledim. Onların haberi bile yok bundan” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Bireysel karar alma mekanizmasının, arkadaşlık ilişkilerinin de dahil olduğu mikro düzeydeki kişisel konularda daha aktif işlediği görülüyor.
Sosyal Katılım
Sosyal katılım ve gönüllülük deneyimi konusunda, Erasmus deneyimi olan ve olmayan katılımcıların yarısı, hayatları boyunca en az bir kez gönüllü olarak sivil toplum etkinliklerine katıldığını belirtiyor. Erasmus deneyiminden bağımsız olarak, gönüllülük deneyimlerinin büyük çoğunluğunun çevre, insani yardım ve gençlik çalışmaları alanlarında gerçekleştiği görülüyor.
Sivil toplum kuruluşlarına katılım düzeyini anlamak adına katılımcılara, üniversitedeki öğrenci topluluklarından siyasi partilere ve sendikalara kadar herhangi bir sivil toplum kuruluşuna üye olup olmadıklarını sorduk. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu, spor ve kültürel aktivite odaklı öğrenci topluluklarına üye olduğunu belirtiyor. Kültürel ve sosyal etkinliklere katılım düzeyi yüksek iken, yalnızca azınlık bir katılımcı grubu siyasi partilere üye olduğunu söylüyor.
Oy verme davranışı ekseninde siyasi katılım değerlendirildiğinde, derinlemesine görüşmelerde ve çevrimiçi ankette katılımcıların büyük çoğunluğunun reşit olduklarından itibaren aktif olarak oy verdiği görülüyor. Katılımcılıların bunu bir görevin yanı sıra ülke siyasetine aktif katılım için kritik bir araç olarak gördükleri gözleniyor. Haftaya bir seçim olsa oy verip vermeyeceklerini sorduğumuzda, öğrencilerin büyük çoğunluğu görevini yerine getirmek, oy verme hakkını kullanmak ve hükümet ve gelecekleri konusunda söz sahibi olmak adına “kesinlikle oy kullanacağını” belirtiyor.
Araştırma bulgularımıza göre, katılımcıların çoğunluğu oy kullanma isteklerinin temel nedenini ülke üzerinde bir etki yaratmak, siyasi fikirlerini dile getirmek ve kendilerini ifade etme hakkını kullanmak olarak belirtiyor.
“Demokrasinin görevimiz olduğunu düşünüyorum. Kendi fikirlerimin temsiliyeti önemli. Ülkemin biraz daha istediğim gibi olmasını istediğimden ve görev olarak gördüğümden” Erkek, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, Ankara
“Oy kullanmayı politikaya aktif bir katılımın bir şeylerde söz sahibi olmanın yolu olarak görüyorum. Pasif kalmayıp ülkem ve geleceğim için söz sahibi olmanın yolu oy kullanmak.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“Oy kullanmak benim hakkım. Yaşadığım ülkeyi değiştirebilecek olan insanları benim verdiğim oy belirleyecek. Eğer oy kullanmazsam, bazı şeylerden şikayet etmeye de hakkım olmaz.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
“Bir birey olarak kendini ifade etmek ve görevimi yerine getirmek.” Kadın, Yaş 20, Erasmus deneyimi yok, Diyarbakır
“Özellikle Türkiye’de devlete ve yönetim aygıtlarına, bir birey olarak görüşünü iletebileceğin çok az kanal var. Seçim de bunlardan biri, çok ufak da olsa etkin. Kendi fikrini beyan edebileceğin nadir alanlardan biri. Dolayısıyla bu şansım azken neden geri tepeyim? Mesela çok demokratik, STK’ların aktif çalıştığı o kanalların açık olduğu bir ülkede yaşıyor olsaydım oy kullanmayabilirdim.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Diğer bir yandan, öğrencilerin çoğunluğu oy vermenin ülkenin politik düzenini şekillendirme açısından önemli olduğunu düşünürken, azınlık bir grubun daha karamsar hissettiği ve oylarının ülkede bir şeyleri değiştireceğine inanmadıkları ortaya çıkıyor. Bu azınlık gruptaki öğrenciler oy vermenin ülke için önemli olduğunu ancak oylarının Türkiye’deki siyaset üzerinde bir etkisi olmayacağını düşünüyor.
“Sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Karar verilecek konular beni doğrudan etkileyeceği için tarafımızı belli etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Doğrudan beni yansıtan bir taraf yok. Apolitik olmak zorundayım. Böyle gelmiş böyle gidecek.” Erkek, Yaş 21, Erasmus deneyimi yok, Diyarbakır
“Bu hakkın verilmiş olması hoşuma gidiyor, bir şeyleri değiştirebileceğimi düşündüğümden değil.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi yok, İzmir
“Oy kullanmak ülkenin geleceğini belirliyor. Sonucun değişmeyeceğini bilsek bile manevi sorumluluk olarak oy kullanmalıyız.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
“Babamın hatırı için giderdim. O kullanmamı istediği için. Benim düşüncelerimi yansıtan bir parti yok. Bir şeylerin değişeceğine inanmıyorum. Evim uzak olsa oy kullanmazdım.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Trabzon
“Siyasetin oy ile değiştirilebileceğine inanmıyorum.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Diyarbakır
“Neden olmasın ki? Bir şey değişmeyecek ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Görevim bu.” Kadın, Yaş 25, Erasmus deneyimi var, Trabzon
Farklılıklara Karşı Benimsenen Tutumlar ve Hoşgörü
Derinlemesine görüşmelerde katılımcıların toplumdaki farklılıklara dair algılarını ve tutumlarını anlamak ve analiz etmek adına, onlara Türkiye’deki çeşitli etnik ve dini grupların sosyal ve siyasi talep ve tutumlarının yer aldığı bir listedeki maddeleri ne ölçüde kabul edip etmeyeceklerini sorduk. Toplam puanlara baktığımızda, büyük çoğunluğun toplumdaki farklılıkları hoşgörüyle karşıladığını ve dini dogmaları ve cinsiyet yargılarına ilişkin en geleneksel tutumları benimsemediğini gördük.
Dini geleneklere ve yaşam tarzlarına ilişkin sorulara baktığımızda, katılımcıların büyük çoğunluğu, “Alkol servis eden restoranlara gitmeyi tercih etmiyorum.” ve “Kürtaj yasaklanmalıdır.” gibi yargılara “kesinlikle katılmıyorum” veya “katılmıyorum” yanıtını verdi (bkz. Grafik 5).
Dini farklılıklara ve sosyal taleplere gösterilen hoşgörü ile ilgili sorulara baktığımızda katılımcılar benzer şekilde, “Cemevleri7 ibadethane olarak kabul edilmelidir” ve “Din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır.” gibi yargıları büyük ölçüde desteklemiştir (bkz. Grafik 6 ve 7).
Eşcinselliğe karşı olumsuz tutumlar ve eşcinselliğin toplumun ahlakı üzerindeki etkileri konusunda, katılımcıların “Eşcinsellik hastalıktır” yargısına, Türkiye çapında yaklaşık %82’lik bir oranla büyük ölçüde katılmadığını görüyoruz. Benzer şekilde, aşağıdaki tabloda gösterildiği üzere, tüm katılımcıların yaklaşık %86’sı “Eşcinseller toplum ahlakını olumsuz etkiliyor” yargısına katılmıyor.
Katılımcıların kültürlerine ve milletlerine aidiyet ve bağlılık düzeylerini anlamak adına katılımcılara, “Milli kültür ve değerlerimize sahip çıkmalı ve onları korumalıyız” yargısına ne ölçüde katılıp katılmadıklarını sorduk. Katılımcıların yaklaşık %74’ünün bu yargıyı desteklediğini gördük. Ancak ellerinde olsa başka bir ülkenin vatandaşı olmayı seçip seçmeyecekleri sorulduğunda katılımcıların yaklaşık yarısı başka bir ülke vatandaşı olmayı seçeceklerini belirtiyor. Katılımcılar bu fikri, genelde derinlemesine görüşmeler sırasında gelecek planlarından bahsederken dile getiriyor. İlerde daha ayrıntılı olarak ele alacağımız üzere, bu durumun temel nedeni yurt dışındaki iş fırsatları ve katılımcıların kariyer planlarıyla ilgili. Ancak katılımcıların nispeten önemli bir kısmı (yaklaşık %22’si), bu fikir hakkında emin olmadıklarını, bu konuda çekimser kaldıklarını belirtiyor.
Katılımcıların farklı etnik ve dini gruplara gösterdiği hoşgörü düzeyini anlamak için iki farklı soru tipi kullandık. İlk soru tipi, belirli bir yargıya ne ölçüde katılıp katılmadıklarıyla ilgiliydi. İkinci soru tipi ise toplumun belirli bir kesiminden bir doktor tarafından tedavi edilmekten memnun olup olmayacaklarıydı. Bu iki soru tipine verilen yanıtlar, Türkiye’deki gençlerde Suriyeli mültecilere (geçici koruma altındaki Suriyelilere) karşı ciddi bir tahammülsüzlük olduğunu gösteriyor. Türkiye’de gerçekleştirilen diğer kamuoyu araştırmalarının bulgularına benzer biçimde, bizim çalışmamız da katılımcıların bu konudaki hoşgörü seviyesinin düşük olduğunu gösteriyor.
Katılımcıların yaklaşık %70’i “Suriyeli mültecilere Türkiye vatandaşı olma hakkı tanınması gerektiğini düşünüyorum” yargısına katılmıyor. Ayrıca bulgular, katılımcıların yaklaşık %80’inin, “Suriyeli mülteciler savaş bittiğinde evlerine dönmelidir” yargısına katıldığını gösteriyor.8
Suriyelileri Türkiye vatandaşı olarak görmek istememelerine rağmen, katılımcıların büyük çoğunluğunun toplumsal önyargıları bulunmuyor. Katılımcıların çoğu, ülkelerinde az çok benzer bir tıp eğitimi aldıkları düşüncesiyle Suriyeli bir doktordan tedavi görmeyi kabul edeceğini söylüyor.
Soruda geçen diğer toplumsal gruplar: “Dindar, Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, Eşcinsel, Suriyeli mülteci, Ateist”. Büyük bir çoğunluk, bu toplumsal sınıfların herhangi birine mensup bir doktor tarafından tedavi edilmekten memnuniyet duyacağını ifade ediyor.
Ancak azınlık bir grup, gittikleri üniversiteye veya tıbbi deneyimlerine bakmaksızın Suriyeli mülteci bir doktor tarafından tedavi görmeyi istemeyeceğini söylüyor. Katılımcılar, “Suriyeli bir doktor tarafından tedavi edilmeme” tercihlerinin nedeni olarak, “Suriye’deki düşük kalitedeki üniversite eğitimini” ve Türkiye’de “Suriyeli mültecilere sunulan ayrıcalıklar” algısını gösteriyor. Suriyeli doktorlara olumsuz yaklaşan katılımcıların çoğunun bu iki nedeni öne sürdüğünü görüyoruz.
Suriyelilerin Türkiye’de olmasından rahatsızlık duyulmasının nedeninin en çok “hükümetin Türkiye’de yaşayan Suriyelilere benzersiz ayrıcalıklar sunması” algısı ile ilişkili olduğu ortaya çıkıyor. Toplumsal gruplar listesindeki “dindar insanlar,” katılımcılar tarafından “en çok istenmeyen doktorlar” arasında ikinci sırada yer alıyor.
“Gözlemlediğim dindar kesimin, tıbbın gerekliliğini tam anlamıyla yerine getireceğini düşünmüyorum. Bizzat bir arkadaşımın anlattığı bir örnek üzerinden gidebilirim. Konya’da bir kadın bayılıyor ve insanlar kaldırmıyor bile kadını. Çünkü böyle bir dindarlık algısı olduğu için Türkiye’de doktorum olmasını tercih etmem. Suriyeli mülteciler konusunda da aslında ırk benim için bir şey değil. Kürt-Türk-Ermeni bunlarda hiçbir şekilde problem yaşamıyorken neden onlarda yaşıyorum? “Suriyeli mülteci” kavramı rahatsız olduğum bir kavram. Bu, onlara tanınan ayrıcalıklarla alakalı bir şey. Suriyeli bir mültecinin burada değil kendi ülkesinde doktor olmasını tercih ederim. Onların memleket algısıyla benim memleket algım çok farklı. Suriyeli mülteci bir doktorun yetersiz olacağını düşünüyorum. Mesela şu anda birtakım iddialar var. Biri şu; bu Suriyeliler geliyorlar ve sınava girmeden istedikleri bölüme kayıt yaptırabiliyorlar. Dolayısıyla, bu şekilde adil olmaması benim için önemli bir şey. Yani böyle bir şekilde bu mesleği yapan birine güvenebileceğimi düşünmüyorum. İkincisi, iletişim kuramayacağımı düşünüyorum. Genel olarak Suriyeli mültecilerle yaşayan, okuyan çok kişi vardır. Kültürel olarak çok farklı olduğumuzu düşünüyorum. Dindarlara neden hayır dediysem aslında Suriyeli mültecilerde de bu bir etken. Onların da görüşlerinin çok benzer olduğunu düşünüyorum. İstisna hepsinde var tabi ki ama genel anlamıyla o topluluğu ben böyle görüyorum.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İstanbul
8 “Attitudes Towards Syrians in Turkey – 2017” Emre Erdoğan ve Pınar Uyan Semerci, https://goc.bilgi.edu.tr/media/uploads/2018/03/15/ turkish-perceptions-of-syrian-refugees-20180315_Y0gYZoI.pdf
Geleceğe Dair Kaygılar
Bugün hayatlarında onları neyin rahatsız ettiğini bulmak ve geleceğe dair kaygı ve beklentilerine ilişkin konuları analiz etmek için, katılımcılara çeşitli açık uçlu sorular sorduk. Bu sorular, “hayatlarındaki en önemli üç sorun”, “geleceğe dair en önemli üç kaygı” ve “en önemli üç gelecek hayali ve beklentisi” şeklindeydi. Gençlerin geleceğe dair en önemli iki kaygısının hayatlarındaki en önemli iki sorunla paralel olduğunu gördük. Türkiye genelinde yapılan diğer kamuoyu araştırmalarında da görüldüğü üzere, ekonomik duruma ilişkin kaygılar katılımcıların en sık dile getirdiği konular arasında yer alıyor.9 En büyük kaygıları, iş fırsatları konusunda güvende hissetmemek veya uzun vadeli işsiz kalma korkusu olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda Erasmus deneyimine sahip olan ve olmayan öğrenciler arasında belirgin bir fark gözlemlenmiyor.
“Birincisi, gelecek kaygısı, iş bulabilecek miyim? İkincisi, ekonomik kaygılar. Üç, hayallerime ulaşmak için belli bir ekonomik alt yapım olacak mı?” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“İlk olarak, belirsizlik var: ekonomi ne olacak bilmiyoruz ve iş bulma korkusu. İkincisi, sahip olduğum imkanlara gelecekte de sahip olabilecek miyim – ekonomik imkanlar ve eğitim imkanları?” Kadın, Yaş 21, Erasmus deneyimi yok, Trabzon
“Gelecek kaygısı yaşıyorum. Hayallerimi gerçekleştirememekten, hiç düşünmediğim bir hayatı yaşamak zorunda kalmaktan korkuyorum. Bu nedenle sürekli A, B ve C planları üretiyorum.
Okuduğum bölümü isteyerek seçmedim, ne yapacağım konusunda kararsızım. Aklımda “Yurtdışında çalışabilecek miyim?” sorusu var beni kaygılandıran.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi, Trabzon
“Gelecek kaygısı. Normalde uzun vadeli planlar yapmıyorum. Mezunlara bakıyorum; işsiz kalmak, sevmedikleri işi yapmak ve kararsızlık gibi belli sıkıntıları var. Ülkenin belirsizliği ve okuldaki sorunlar” Erkek, Yaş 25, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
En sık görülen ikinci sorun kişisel ve ruhsal nedenlere dayanıyor. Kendileri, gelecekleri ve kariyer yollarının seçimi ile ilgili kararsız olmak, zaman yönetiminde sorun yaşamak ve yapılmasının gerekli olduğunu düşündükleri şeyleri yapamamak, yani kendi programlarının gerisinde kalmak veya yapmak istedikleri şeyleri yapamamak bu nedenler arasında.
“Çok kararsız olmam olabilir, ki bunun genel olarak kariyerimi de etkileyeceğini düşünüyorum. Biraz da ne yöne eğileceğime çok fazla karar verebilen bir insan değilim. Çok çabuk sıkılan bir insanım. Hep bir şeyler değişmeli. Bir şey üzerine çok uzun süre konsantre olamıyorum yani. Hani şöyle bir şey yapayım desem bir süre sonra sıkılacağım ve farklı bir alana yöneleceğim. Bölümümün birkaç şeye açık olması bunu daha da kötü yapıyor aslında böyle bir insan için. Türkiye’de bölümüm biraz sıkıntılı. Edebiyatla alakalı bir şey yapmak isterim ama İngilizce yayın yapan kaç tane dergi var? Aslında biraz yavaştan ailemden finansal olarak bağımsız olmak da istiyorum ama okul çok zaman alıyor.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Ülke çapındaki sorunlar veya ülkenin mevcut durumuna ilişkin kaygılar, katılımcıların en az dile getirdiği sorunlar olduğu görülüyor. Katılımcılar arasında azınlık bir grup, sorunlarını ve kaygılarını doğrudan Türkiye’nin siyasi ve ekonomik durumuna bağlıyor. Bu noktada
katılımcıların, Türkiye’deki sorunları günlük hayatlarında karşılaştıkları sorunlar arasında görmek yerine, geleceğe dair en önemli üç kaygısı arasında gösterdiğinin altını çizmek gerekiyor. Bu bağlamda, bu kaygıların katılımcıların geleceğe bakış açılarını etkilediği görülüyor.
“Türkiye’de Siyaset; bir iş bulmak; Türkiye’nin dış işleri yalnızlık siyasetine yöneliyor.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
“Sosyal sorunlar ve devletle ilgili meseleler nedeniyle çabanızın karşılığını alamamak; Ekonomi, endüstri ve zihniyet açısından geriye gitmek. “ Erkek, Yaş 21, Erasmus deneyimi yok, Trabzon
“Birincisi, daha kötüye gitmeden ülkeyi terk edememek, daha da kötüleşirken Türkiye’de sıkışıp kalmak. İkincisi, şu anda gezegeni öldürmekte olduğumuz için insanlık olarak başka bir gezegene sahip olmamamız. Ve üçüncüsü, yazdığım bir filmi çekememek.” Erkek, Yaş 21,
Erasmus deneyimi yok, İzmir
“Birincisi, adaletsiz bir ortamda yaşamak, ikincisi ekonomik özgürlükten yoksun olmak ve üçüncüsü çocuklarımı eğitim ve kültür ortamı açısından iyi yetiştiremeyecek olmak.” Kadın, Yaş 26, Erasmus deneyimi var, Ankara
Geleceğe Dair Beklentiler
Gelecek konusunda neler hissettiklerini ve hayata dair algı ve isteklerini anlamak adına, katılımcıların geleceğe dair en önemli üç hayalini sorduk. Katılımcıların büyük çoğunluğu en çok, meslek ve ilgili eğitim seçimi dahil olmak üzere mesleki hedeflerini gerçekleştirmek istediğini belirtti. Akademik kariyer yapmak, yeni bir iş kurmak veya uluslararası bir şirkette çalışmak gibi farklı kariyer seçeneklerini dile getiren katılımcıların çoğu, ilgi duydukları bir alanda, gerçekten sevdikleri bir işte çalışmak istediklerini vurguladı. Ekonomik nedenlerden dolayı bir işe girmek zorunda kalmak veya kararsız kalmak da en önemli kaygıları arasında yer alıyor. Mesleklerinden tam anlamıyla memnun olmak, Erasmus deneyimi olan ve olmayan öğrenciler için oldukça büyük önem arz ediyor.
“(1) Belli bir yere sabit kalmayacağım bir işe veya yaşantıya sahip olmak; (2) Yaptığım işin psikolojik olarak tatmin etmesi çok önemli. Yani bu toplumda bir farklılık yarattığımı görmek, bir şeyi değiştirdiğimi görmek ya da sürekli öğrendiğim bir şeyler üzerine çalışmak olabilir. (3) Daha fazla kültürel birikime sahip olmak isterim. Etrafımda farklı şeylere ilgi duyan çok fazla arkadaşım var ve bilmediğim bir sürü şey var gibi hissediyorum.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“(1) Sevdiğim bir işi yapmak, (2) İşimde kalifiye bir insan olmak, (3) topluma faydam olduğunu hissetmek.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Ankara
“(1) Mutlu olduğum işi yapıyor olmak, (2) Mutlu bir ailem olması, (3) Kendime ait bir evim olması.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, İzmir
“İyi, başarılı bir kariyer, başarılı aile hayatı, hayatıma dönüp baktığımda “İyi ki yapmışım” demek ve doygunluk” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“(1) mutlu olduğum bir işte çalışmak, (2) mutlu bir sosyal çevre, (3) Parasal açıdan rahat yaşamak, kendime zaman ayırdığım bir yaşam tarzına sahip olmak.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, İzmir
Katılımcıların çoğu tarafından en çok belirtilen ikinci en önemli gelecek hayalinin, gelecekteki aile planları dahil olmak üzere kendi aileleri ve arkadaşlarını kapsayan sosyal ilişkiler konusunda olduğunu görüyoruz. Kariyer planlarının ardından katılımcılar huzurlu ve mutlu bir aileye sahip olmayı, büyük ölçüde doğayla iç içe, sakin bir çevrede yaşamayı hayal ediyor ve huzurlu bir aile hayatı kurmayı, sevdiklerini mutlu etmeyi istiyor.
“(1) Uluslararası ticari bir şirketin sahibi olmak, (2) Geniş bir ailede yaşamak, (3) Doğayla iç içe yaşamak.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi yok, İzmir
“(1) İllüstratör olabilme, (2) Yurt dışında uzun süre yaşamak, (3) Doğayla iç içe bir evimin olması.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
Ekonomik bağımsızlığa sahip olmak ve hayallerini gerçekleştirmeye engel maddi sorunlar ve kaygılar yaşamamak en önemli üçüncü gelecek hayali olarak karşımıza çıkıyor. Erasmus deneyimi olan ve olmayan katılımcılarının yaklaşık üçte biri, yüksek yaşam standartlarını karşılayabilmek, ekonomik açıdan rahat bir hayat sürmek, maddi kaygılar duymamak, zengin olmak ve ev sahibi olmak gibi belirli planları olduğunu belirtiyor.
“(1) İyi bir kariyer, (2) Ekonomik olarak istediklerimi yapabilecek düzeyde olmak, (3) Farklı ülkelerde gezmek, yaşamak ve çalışmak.” Erkek, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, Ankara
“(1) Türkiye’ye sıkışıp kalmamak, dünya ile bağlantılı olmak, (2) Gezmek ve görmek için ekonomik bağımsızlık, yüksek refah, (3) TR’yi yurt dışında temsil etmek”. Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Diyarbakır
Topluma ilişkin sosyal konular, en az dile getirilen gelecek hayalleri arasında yer alıyor. Katılımcılar arasında küçük bir azınlık, sivil toplum kuruluşları veya topluluk faaliyetleri aracılığıyla toplum için üretici ve faydalı olmanın önemini vurguluyor. En çok önem verdikleri alanlar çevre, yoksulluğun azaltılması ve eğitim olarak ortaya çıkıyor.
Başarılı bir kariyere sahip olmak, işinden memnun olmak ve huzurlu bir hayat yaşamak gibi en çok dile getirilen gelecek hayallerine kıyasla, başka bir ülkede yaşama ve çalışma isteğini daha az dile getirdiklerini görüyoruz. Yüksek yaşam standartlarına sahip olmak ve daha fazla iş fırsatına erişmekle bağlantılı olarak, katılımcılar arasından bir azınlık çalışmak için yurt dışına taşınmak istediğini de belirtiyor.
Doğrudan, “Başka bir ülkede yaşamak ister miydiniz?” sorusu sorulduğunda katılımcıların büyük çoğunluğu evet cevabını verdi. Yalnızca azınlık bir grup bunu gelecek hayali olarak dile getirse de katılımcıların neredeyse tamamı imkanları olsa başka bir ülkede çalışmak ve yaşamak isteyeceğini belirtti. “Başka bir ülkeye taşınmak için ilk nedeniniz ne olurdu?” sorusuna, katılımcıların yarısı, “daha iyi iş imkanları ve ekonomik koşullar”, diğer yarısı “daha iyi temel haklar ve özgürlükler” cevabını verdi.
9 See the fieldwork report “Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali” [Wellbeing of Youth in Turkey] by Emre Erdoğan https://habitatdernegi.org/wp-content/uploads/turkiye-de-genclerin-iyi-olma-hali-raporu.pdf [in Turkish]
II. Türkiye’ye ve Avrupa’ya ilişkin görüşler: Algılar, etkileşimler ve sorunlar
Bu çalışma ile katılımcıların kafalarındaki Türkiye ve Avrupa algısının nasıl şekillendiğini gözlemlemeyi, Türkiye’deki ve Avrupa’daki temel sorunları belirlemeyi, uluslararası değişim deneyiminin iki tarafa yönelik algılarını etkileyip etkilemediğini ve etkiliyorsa nasıl etkilediğini anlamayı da hedefledik.
Aynı başlık altında, katılımcıların dünyaya bakış açıları ve değerleri üzerindeki olası etkilerini gözlemlemek için, kültürel etkileşimin özellikle Erasmus deneyimine sahip olanlar olmak üzere, katılımcılar üzerinde yarattığı etkileri de inceledik.
“Türkiye” ve “Türkiyeli olma” algısı
Katılımcıların Türkiye’ye dair algısında bir ikilik gözlemleniyor. Bu algı kapsamında gençler bir yandan kendi ülkelerine dair bir aidiyet duygusu ortaya koyarken, diğer yandan ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelerden rahatsızlık duyuyorlar. Derinlemesine görüşme ve çevrimiçi anket bulguları analiz edildiğinde, Türkiye ile en çok bağdaştırılan kavramları (1) vatan, kültürel çeşitlilik, misafirperverlik; (2) kaos, belirsizlik, adaletsizlik; (3) siyasi ve ekonomik gerilim olarak sınıflayabiliriz. Erasmus deneyimi olan ve olmayan katılımcıların yanıtları arasında kayda değer bir farklılık görülmüyor.
“Her anlamda sıcaklık. Hem kültürel hem de coğrafi olarak. İkincisi kültürel zenginlik. Turizmdeki profesyonel geçmişimden yola çıkarak dünyanın en çeşitli mutfaklarından birine sahibiz. Ben ayrıca bir müzisyenim ve bu açıdan dünyanın en geniş hibrit müzik kültürüne sahibiz.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İzmir
“Zengin kültür ve mutfak çeşitliliği. Erasmus Öğrenci Ağı ile birlikte Şanlıurfa’ya gittik. Aynı sınırlar içinde büyüleyici derecede farklı bir kültür görüyorsunuz.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Trabzon
Türkiye’yi tanımlarken dile getirilen olumlu noktalar, bahsedilen endişelerin gölgesinde kalıyor. Gençler, Türkiye’de hiçbir şeyi tahmin etmenin mümkün olmadığını düşünüyor, dolayısıyla belirsizlik hissine kapılıyor. Hatta gençlerin Türkiye’yi her şeyin sürekli değiştiği bir kaos ortamı olarak algıladığı görülüyor.
Ayrıca, Türkiye’deki temel sorunlar da gençlerin algılarını önemli ölçüde şekillendiriyor. Yanıtlarda sıklıkla ekonomik güçlüklerden, işsizlikten, kalitesiz eğitim algısından, siyasi gerilimden, insan haklarına ve adalete ilişkin sorunlardan bahsedildiği görülüyor. İlginç biçimde bazı katılımcılar Erasmus sırasında Türkiye’den bahsederken savunmaya geçtiklerini ve kendilerini arafta hissettiklerini belirtiyorlar. İstanbul’dan bir katılımcı bu durumu şu şekilde açıklıyor:
“Gurur ve utanç. Yabancılarla konuşurken ikisini de hissettim. Cumhuriyetimizin tarihi ve Türkiye’li olmakla gurur duyuyorum. Vicdanlı ve cömert yanımız beni gururlandırıyor. Ancak kadına şiddet, taciz, hava kirliliği, matematik ve diğer endekslerde Türkiye iyi değil. Utanç hissettim. Ülkemi sürekli savunmak zorundaymışım gibi hissettim.” Kadın, Yaş 25, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Katılımcılara ayrıca Türkiyeli olmak denildiğinde akıllarına ne geldiğini sorduk. Bu konuda en çok dile getirilen üç kavram şunlar oldu: (1) kimlik çatışması, (2) gurur ve içtenlik ve (3) zorluk. Katılımcıların çoğu Türkiyeli olmaktan gurur duyduğunu ancak Türkiye’nin jeopolitik konumu dahil olmak üzere belirli faktörlerden dolayı bunun zorlukları olduğunu belirtiyor. Ankara’dan bir katılımcı bu durumu, “Coğrafya kaderdir” diyerek açıklıyor. Gençler, Türkiye’deki insanları Doğu ve Batı arasında sıkışıp kalmış kişiler olarak gördükleri için, tam da bu noktada bir kimlik çatışması görüyor. Bazı katılımcılar, farklı toplumsal gruplarda görülen milliyetçilik konusuna daha detaylı değiniyor.
“Türkiye’li olmak güçlü olmak demek. Hem maddi hem de ahlaki birçok şeyin üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Bunu Avrupa ile karşılaştırdığımda söylüyorum. Avrupa veya ABD gibi gelişmiş ülkelere bakarsanız, oradaki akranlarımdan daha fazla yaşam mücadelem var. Sağlam gözüküyoruz.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İzmir
Özellikle Erasmus deneyimi olan katılımcılar Türk pasaportunun, AB pasaportuna kıyasla daha güçsüz olmasından da bahsediyorlar.
“Avrupa” ve “Avrupalı olma” algısı
Erasmus deneyimi olan ve olmayan katılımcıların hikayelerine ve çevrimiçi anket bulgularına baktığımızda, gençlerin Avrupa algısının özgürlük ve refah olmak üzere iki kavram üzerinde kurulduğunu görüyoruz. Özgürlük genelde serbest dolaşımla ve daha rahat bir yaşam tarzıyla bağdaştırılırken refah; daha yüksek yaşam standartları, kaliteli eğitim ve mutlulukla ilişkilendiriliyor.
Erasmus deneyimi olan katılımcıların Avrupa algısını, halka açık alanlarda uyulan kurallar, çevre planlaması, mimari ve düzenli yaşam tarzını kapsayan düzen kavramı daha çok yansıtıyor. Erasmus deneyimi olan katılımcıların büyük çoğunluğu, Avrupa’ya olumlu görüşlerle gittiklerini ve Türkiye’ye döndüklerinde görüşlerinin çok da değişmediğini belirtiyor. Çevrimiçi ankette de benzer bir durum gözlemliyoruz. [Erasmus deneyimine sahip olan 92 katılımcının 79’u, programa katılmadan önce Avrupa’ya dair olumlu görüşleri olduğunu, 82’si ise Avrupa’dan olumlu görüşlerle döndüğünü belirtti.]
Erasmus Programı için Almanya’ya giden İstanbullu bir katılımcı, aile kültüründeki farklılıklara dikkat çekerek Avrupa’daki gençlerin ailelerine bağlı olduğunu ancak bağımlı olmadığını ifade ediyor.
“Havaalanındaki küçük çocukları hatırlıyorum; kendi çantalarını kendileri taşıyorlardı. Türkiye’de 12 veya 13 yaşında bile çocuklarının eşyalarını taşıyan anneler görüyorsunuz. Özgürlüğü de düşünüyorum, karar vermekte özgür olduklarını düşünüyorum. Nasıl ‘hayır’ diyeceklerini biliyorlar ve yapmak istemedikleri bir şeye zaman harcamıyorlar.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“(Orada) günlük hayatın düzenli olması, rastgele değil. Erasmus’ta hayatım daha düzenli hale geldi. Her sabah spora gidiyordum.” Erkek, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, Ankara
“Türkiye’ye göre daha rahatlar. Orta sınıf çok rahat yaşıyor.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İzmir,
“Avrupa’da sanatçıya verilen değer. Avrupa’da sanatçıya verilen değer. Orada yaptığım çalışmalarla sergi açtım. Avrupa’da açtığım sergiye Türkiye’deki sergimden çok daha fazla kişi geldi. Oradaki sanat geleneğinin işleyişi sanatçıyı ayakta tutuyor.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Ankara
“Avrupalı olma” durumunu nasıl algıladıklarını sorduğumuzda, cevapların Avrupa algısı ile uyumlu olduğu ve katılımcıların en çok dile getirdiği üç kavramın (1) ayrıcalıklı olma, (2) birey olma ve (3) daha yüksek alım gücü (para birimi değeri) olduğunu görüyoruz. Erasmus deneyimine sahip katılımcıların büyük çoğunluğunun serbest dolaşım hakkını ve vizesiz seyahat etmeyi Avrupalılara sunulan bir ayrıcalık olarak gördüğü ortaya çıkıyor.
“Bizden daha fazla fırsatları var. Onlar daha rahat seyahat ediyorlar, insanlara verilen değer farklı. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarı konusunda Türkiye’de kimse adım atmıyor sadece bakıyorlar. Avrupa’da öyle değil.” Kadın, Yaş 21, Erasmus deneyimi yok, Trabzon
“Avrupalılar arasında bireysel kimlik sosyal kimlikten daha önemli.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Erasmus’a dair algı ve Erasmus deneyimi olan katılımcıların görüşleri
Erasmus’a dair algılarını sorduğumuzda, Erasmus deneyimi olan ve olmayan katılımcıların büyük çoğunluğu tarafından en sık dile getirilen kavramlar (1) seyahat etme, (2) kültürel deneyim, (3) yabancı dil öğrenme, (4) eğlenmek ve özgür olmak ve (5) arkadaş edinmek oldu. Bu kavramların programa dair başlıca beklentiler arasında da yer aldığını görüyoruz. Erasmus deneyimi olan ve olmayan katılımcılar, Erasmus programını, burs alarak yurtdışında seyahat etmek, okumak
ve yaşamak için mükemmel bir fırsat olarak görüyor. Katılımcıların hikayelerini incelediğimizde, “öteki” ve “yeni” olanı öğrenme isteklerinin açık bir şekilde görüldüğünü ve bu durumun onların hoşgörü seviyeleri hakkında da ipucu verdiğini söyleyebiliriz.
“Farklı bir toplumun parçası olmak istedim. Nasıl yaşadıklarını, hangi fırsatlara sahip olduklarını öğrenmeyi ve benim yapamayacaklarımı ve onların yapamayacaklarını karşılaştırmayı istedim.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Trabzon
“Farklı arkadaşlıklar ve farklı ortamlar. [Erasmus’tayken] sahip olduğunuz birçok önyargıdan kurtulursunuz.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“Benim için Erasmus, ana diliniz dışındaki insanlarla konuşmak demek.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var
Erasmus deneyimine sahip bazı katılımcılar, eğitim sistemindeki farklılıklara dikkat çekiyor. Bu durum, Erasmus Programı aracılığıyla farklı bir üniversite ortamı keşfetme isteğinin bir başka nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Katılımcılar, karşılıklı üniversite anlaşmalarının yanı sıra, ülkedeki pahalılığın, iklimin ve kültürel mirasın da ülke tercihlerinde rol oynadığını belirtiyor.
Katılımcıların ekonomik koşullar nedeniyle en çok Çekya ve Polonya’yı, iklim ve kültür nedeniyle ise en çok İspanya ve İtalya’yı tercih ettiğini görüyoruz. Almanya da Erasmus için en sık tercih edilen ülkeler arasında.
“Çekya’nın Euro kullanmaması ve oradaki yurtların fiyatlarının daha ucuz olması artı oldu.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“İspanyol kültürü ve dili kulağa ilginç geliyor ve beni çekiyor. İspanya’daki hava da Avrupa’daki diğer ülkelerden daha iyi. Gittiğim okul, canlı bir kampüs hayatıyla güzeldi.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Erasmus deneyimi olan katılımcıların büyük çoğunluğunun, değişim programı deneyimleri konusunda beklentilerinin büyük oranda karşılandığını ve olumlu geribildirimde bulunduklarını görüyoruz. [Çevrimiçi katılımcıların %45,56’lık bir kısmı beklentilerinin tamamen karşılandığını, başka bir %45,56’lık kısım ise beklentilerinin karşılandığını söylüyor]. Aşağıdaki üç faktörün etkisini öğrenmek adına katılımcıların yurtdışındaki hayatlarını inceledik: (1) sosyal çevre ve yerel halkla iletişim, (2) güvende hissetme ve (3) yaşam koşulları. Böylelikle diğer kişilere karşı hoşgörülü ve saygılı olmak, güvenlik, kişisel gelişim ve bağımsızlık gibi bazı sosyal değerleri ve kültürel etkileşimleri daha kapsamlı bir şekilde ele aldık.
Erasmus deneyimi olan katılımcıların sosyal çevresi, hem benzer hem de farklı dünya görüşleri benimseyen insanların karışımını içeriyor. Katılımcılar bilinçli olarak Türkiye’den insanlarla daha az etkileşimde bulunduğunu ve zamanlarının çoğunu diğer ülkelerden gelen Erasmus öğrencileriyle ve belirli ölçüde gittikleri ülkede yaşayan insanlarla geçirdiğini belirtiyor. [Anket katılımcılarının %47’si, diğer ülkelerden gelen Erasmus öğrencileriyle oldukça çok zaman geçirdiklerini belirtiyor.] Ayrıca, katılımcıların büyük bir kısmı, ağırlıklı olarak başka ülkelerden gelen Erasmus öğrencileriyle veya bulundukları ülkenin vatandaşı olan kişilerle flört amaçlı görüştüğünü söylüyor.
Katılımcıların, ülke vatandaşlarıyla kurdukları ilişkilerde, kendilerine dair algı ve tutumdan kaynaklı belirli zorluklar yaşadığını ifade ettiğini görüyoruz. Yurt dışında kaldıkları süre boyunca kendilerini en çok neyin rahatsız ettiğini sorduğumuzda, ayrımcılık ve milliyetçi eğilimler olmak üzere iki temel faktör ortaya çıkıyor. Bazı katılımcılar, yerel halkın İngilizce konuşamadığı veya konuşmaktan kaçındığı durumlardan yola çıkarak, bu durumu dilsel milliyetçilik olarak tanımlıyor.
“Özellikle orta yaşlılar ve üstü, hala dış dünyaya kapalılar. İngilizce bilmiyorlar. Polonya, Batı Avrupa’ya kıyasla daha az gelişmiş.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“Merhaba” dediğimde yanıt vermiyorlardı. Kendi yerel dillerinde konuşuyorlardı ve İngilizce konuşmaktan kaçınıyorlardı. Polis de İngilizce bilmiyor. Acil bir durumda bu zorluk yaratır.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İzmir
Katılımcılar bazı ayrımcılık olaylarından da bahsettiler. Akranlarının veya gittikleri bölgede yaşayan yerel halkın Türkiye hakkında sınırlı bilgiye sahip olduklarını ve Türkiye’ye dair önyargılı ve basmakalıp algıları olduklarını belirttiler.
“Türkiye’ye karşı, özellikle siyasi meseleler ve göç konusunda önyargıları var.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Diyarbakır
“Onların bakış açısından Türkiye bir Ortadoğu ülkesi. Bu algı değişmeyecek.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Diyarbakır
“Kültürümüzü ve İslamı bilmeyen [Erasmus’taki] arkadaşlarım bize karşı önyargılıydı. Birbirimizi tanıdığımızda durumun böyle olmadığını gördüler. Farklı toplumlarımız arasındaki farklılıkları ortadan kaldırdığımızı söyleyebilirim.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Bulgularımıza göre, Erasmus deneyimi olan katılımcıların yerel halkla kurdukları iletişimin ve yaşadıkları deneyimlerin, Avrupa’ya dair algılarını şekillendirdiğini görüyoruz. Bazı katılımcılar, çok olumlu olan düşüncelerinin yurt dışına seyahatlerinden sonra olumluya gerilediğini belirtiyor. Buna örnek olarak, bir katılımcı “Kendilerinden biri değilmişim gibi hissettirdiler” diyerek “dışlanmış” hissettiğini ve olumlu hislerinin azaldığını ifade etti.
Erasmus deneyimi olan katılımcıların büyük çoğunluğunun değişim programı deneyimleri boyunca güvende hissettiklerini gözlemliyoruz. Katılımcılar, güvende olma hissini gündelik deneyimlerden ulaşıma erişim ve bulundukları ülkenin dilini konuşabilmek olarak ifade ediyor. Bazı katılımcılar da güvenliği cezaların uygulanmasıyla bağdaştırıyor.
“Tehlike orada da var, her yerde var. Kadın olarak her yerde tacize maruz kalabilirsiniz ama orada başınıza bir şey gelince bunu yapanın cezalandırılacağından eminsiniz. Türkiye’de böyle olmuyor maalesef.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“Zamanımın çoğunda dışarıdaydım. Ulaşıma 24 saat erişim, kendimi güvende hissettiren şeydi. 24 saat açık marketler de vardı. Beni tedirgin eden tek şey evsizlerdi.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, Ankara
Genel olarak baktığımızda, katılımcıların büyük çoğunluğunun, Erasmus deneyimlerine dair olumlu görüşlere sahip olduğu ve fırsatları olursa programa tekrar katılmak isteyecekleri söylenebilir.
“Türkiye ve Almanya’daki üniversite hayatını karşılaştırdım. Sanat ve kültür etkinlikleri ücretsizdi [Almanya’da]. Orada daha fazla fırsat var. Üniversitelerin altyapısı çok iyi. Burada durum bu değil. Oradaki öğrencilere ulaşım da ücretsiz.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Diyarbakır
Avrupa Birliği’ne dair algılar ve Türkiye-AB ilişkisine dair görüşler
Görüşmelerimiz sırasında gençlerin Avrupa ve AB algısının birbirinden çok da farklı olmadığını ve katılımcıların bu iki kavramı aynı yorumladığını görmek ilginçti. Ayrıca, katılımcıların AB algısının ilişkili olduğu kavramları şu şekilde gruplandırabiliriz: (1) “sınırsız”, “Schengen Vizesi” ve “serbest dolaşım”; (2) “avro” ve “ekonomi”; ve (3) “Almanya” ve “Merkel”. Bazı katılımcılar ise AB anlaşmazlıklarına ilişkin algılarını aşağıdaki gibi tanımlıyor:
“[AB] dünyaya birlikte görünen bir varlık, ancak içindeki ülkeler birbirleriyle iyi geçinmiyor.” Kadın, Yaş 25, Erasmus deneyimi var, Trabzon
Derinlemesine görüşmelerde Türkiye’nin gelecekte bir AB üyesi olup olmayacağını sorduğumuzda, katılımcıların mutlak çoğunluğu “Hayır” cevabını verdi. Çevrimiçi ankette de benzer bir durumu gözlemliyoruz. Katılımcıların yalnızca %7’si Türkiye’nin AB üyesi olacağına inandığını belirtiyor.
AB üyeliğine dair beklentinin bu denli az olması, Türkiye ve AB’ye yönelik algılanan farkları ve eleştirileri gözler önüne seriyor.
“AB sadece siyasi bir oluşum değil. Sürecin dini ve kültürel bir boyutu var.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
“İlk zamanlar mantıklı bir hareketti. Şu an (Türkiye’nin) AB’ye girmesini desteklemiyorum. AB’nin geleceğinin çok iyi olacağını düşünmüyorum, Brexit olayı olduğu için.” Erkek, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
“Türkiye AB’ye girmek üzere” diye sonu gelmeyen konuşmalar yapıldı. Peki, eğer gerçekten istiyorsan, o zaman yap; Bunu istemiyorsan, yapma. Ve eğer istiyorsan, geri adım atma. “ Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
“Süreç her zaman belirsizlik içindeydi. Avrupa, Türkiye’yi tampon bölge olarak görüyor ve asla Ortadoğu ile sınır istemeyecek. Bu yüzden Türkiye AB üyesi olmayacak.” Erkek, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, Trabzon
“Türkiye, insan hakları, kültürel miras, ekonomi ve basın özgürlüğü [sorunları] nedeniyle uzun süre AB üyesi olmanın şartlarını karşılayamayacak.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
Yine de katılımcıların çoğu Türkiye’nin AB üyesi olmasının faydaları olduğunu düşünüyor. Diğerleri ise bu konuda kararsız olduklarını belirtiyor. Katılımcılar serbest dolaşımı, ekonomik refahı ve eğitim fırsatlarını en büyük olası faydalar olarak görüyor.
“Öğrenci açısından bakıldığında, Avrupa’daki eğitim kalitesi daha yüksek ve oradaki öğrencileri daha parlak bir gelecek bekliyor. İş fırsatları da daha iyi. AB üyeliği Türkiye’yi kurtarmaz ancak daha iyi olmaya zorlar.” Erkek, 24, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“AB üyeliği ekonomiyi olumlu etkiler. Çevresel sorunlara dair farkındalık artar. Ancak dini farklılıklardan dolayı sorunlar yaşanır.” Kadın, 22, Erasmus deneyimi var, Ankara
Bulgularımız, AB’ye verilen değerin Erasmus deneyimi olan ve olmayan katılımcılar arasında hafif farklılıklar gösterdiğini açık biçimde ortaya koyuyor. Çevrimiçi ankete katılan Erasmus deneyimli katılımcılar AB’ye 10 üzerinden 7,1 oranında değer verirken, Erasmus deneyimi olmayan katılımcılar için bu oran 6,4 oldu. AB’nin faydaları olduğu düşünülse de AB’nin Türkiye’ye olan tavrı temel eleştiri noktalarından biri olduğunu görüyoruz.
“AB Türkiye için çok önemli. Komşu. Örnek aldığımız bir yer. İlerde oldukları çok alan var. 10 değil çünkü siyasi konularda TR’ye karşı adil değiller.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Diyarbakır
“Ekonomisi kötüye gidiyor, dağılabilir. Orada da hayat eskisi kadar rahat değil” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İzmir
“AB, özellikle Türkiye ile ilgili konularda taraf tutuyor. Türkiye’nin sosyolojik yapısını hiçe sayıyorlar veya hepsini bilmiyorlar. Türkiye’nin geleceği hakkında doğru yorumlarla gelmiyorlar. Tarihsel düşmanlıklar da var. AB bizi Doğu Akdeniz ve Suriye meselelerinde doğrudan suçluyor. “ Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi yok, Trabzon
Katılımcılar, Türk toplumunun AB konusunda ikiye bölündüğünü, halkın bir kısmının AB’ye sıcak baktığını, diğer kısmının ise bu konuya kayıtsız kaldığını belirtiyor. Dolayısıyla, bazı katılımcılar gençlerin AB’ye sıcak baktığını, yaşlı kesimin ise AB’ye veya üyelik konusuna pek önem vermediğini söylüyor. Katılımcılar, özellikle de sonu gelmeyen üyelik sürecinden dolayı AB’nin toplumdaki değerinin giderek azaldığını dile getiriyor. Başka bir bulgu ise, siyasi söylemin ve medyanın, toplumun AB algısını şekillendiren iki faktör olduğu. Bu durum derinlemesine görüşmelerde şu şekilde açıklanıyor:
“Toplum, AB’nin bir parçası olmanın önemli olduğunu düşünmüyor. Toplum da gerçekte ne istediğini bilmiyor. Medyada duyulan gelişmelere bağlı olarak AB birdenbire çok önemli hale gelebilir. Aksi takdirde toplum genel olarak AB’yi önemsemiyor. “ Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İzmir
“Türkiye’de Avrupa yanlısı insanlar önemli ölçüde azaldı. Türkiye hem ekonomik hem de kültürel olarak istenen seviyeye ulaşmamış olsa da Romanya ve Bulgaristan’ın AB’ye üye olması çifte standart olarak yorumlanıyor. AB ayrıca Türkiye’yi mülteci kampı olarak görüyor.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Genel tablo itibariyle, katılımcıların Türkiye-AB ilişkilerinin gidişatına ve üyelik sürecinin yakın geleceğine dair görüşlerinin olumlu olmadığını anlıyoruz [çevrimiçi anket katılımcılarının %41,84’ü, önümüzdeki beş yıl içinde Türkiye-AB ilişkilerinin kötüye gideceğini düşünüyor]. Kırılgan siyasi taban ve hem ulusal hem de uluslararası düzeyde sürekli değişen dinamikler, ortak bir noktada buluşmayı ve dalgalanan ilişkilerde istikrarı sağlamayı engelleyen zorluklar olarak görülüyor. Bir yandan, ikili ilişkilerdeki iyileşmenin ekonomi, kültürel diyalog, insan hakları sorunları ve hareketlilik üzerinde olumlu etkileri olacağı düşünülüyor. Öte yandan bazı katılımcılar Türkiye ve AB’nin farklı çıkarlarının bulunduğuna, “Avrupalılaşma” fikri, bu fikrin toplumsal yansımaları ve AB’nin Brexit sonrasında karşı karşıya olduğu iç kriz konusunda belirsizliklerin olduğuna dikkat çekiyor.
“Kararsızım. Üyelik sürecinin devam edeceğini sanmıyorum ancak iş birliği artacaktır. Mülteci meselesi gibi pek çok ortak sorun var.” Kadın, 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Başlıca Siyasi, Sosyal ve Ekonomik Sorunlar
Türkiye
Araştırma bulgularımıza göre, katılımcıların yanıtları, Türkiye’deki ekonomik ve sosyal sorunlardan ne ölçüde etkilendiklerini gösteriyor. Derinlemesine görüşmelerde ve çevrimiçi ankette Türkiye’nin en temel üç sorununu sorduğumuzda katılımcıların büyük çoğunluğunun ilk olarak (1) ekonomi cevabını verdiğini görüyoruz. Karşılaşılan ekonomik sorunlar işsizlik, gelir eşitsizliği, dış borçlar, üretim eksikliği ve Türk lirasının değer kaybetmesi gibi faktörlere bağlanıyor.
“Türkiye ekonomisi büyük ölçüde geriledi. 21 yaşındayım ve daha önce durumun daha kötü olup olmadığını bilmiyorum. En azından ekonominin iyi gitmediğinin farkındayım. Eğitim de geriledi. Eğitimin daha iyi olduğu zamanlar olduğunu hissediyorum. Şimdi her köşede bir üniversite görüyorsunuz. Devlet üniversiteleri önemini yitirdi.” Kadın, Yaş 21, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
(2) Adalet ise katılımcıların en çok dile getirdiği ikinci temel sorun olarak karşımıza çıkıyor. Adalete ilişkin sorunlar çeşitlilik arz etse de daha çok kadın cinayetleri, çocuk evlilikleri, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin ihlali, hayvan ve çevre hakları, adil ve eşit yargılama gibi konuları kapsıyor.
“Adalet- hak ve özgürlüklere saygı olmaması, suçların yeteri kadar ceza almaması. Adaletle çözülmesi lazım bunların.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi var, Ankara
En çok dile getirilen üçüncü temel sorunun (3) eğitim olduğunu görüyoruz. Katılımcıların büyük çoğunluğu, üniversite sayısındaki artışın eğitim kalitesini düşürdüğüne dikkat çekiyor. Ayrıca, bir katılımcı, Türkiye’de üniversiteye giriş sınavlarındaki başarı oranını diğer ülkelerle kıyaslıyor.
“Mesela matematikte öğrencilerin netleri, Türkçede öğrencilerin netleri. Dünyada çok gerideyiz ki, bizim dilimiz Türkçe ve Türkçede yapılan netler çok düşük üniversiteye giriş sınavında. Çoğu öğrenci barajı geçemiyor.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Mülteci meselesi ve göç, katılımcıların önemli gördüğü diğer sorunlar arasında. Katılımcıların çoğu göçü ekonomik ve demografik bir sorun olarak görüyor.
“Göç sorun değil. Sorun, artan mülteci nüfusu ve plansız yönetimidir.” Kadın, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Bunların yanı sıra bulgularımıza göre, katılımcıların toplumsal uzlaşma ve toplum düzeyinde farklılıklara açık olma konularını da dile getirdiğini görüyoruz. Bazı katılımcılar hoşgörü eksikliğini siyasi gerilim, popülist ve milliyetçi söylemler ve azalan sosyal diyalog ortamının sebebi olarak gösteriyor.
“Bu gerçekten Türkiye’nin bir numaralı sorunu. Farklı görüşlere hiç de açık değiliz. Herkesin aynı görüşleri paylaşması gerektiğine inanma eğilimi var. Ancak bunu kimse yapamaz. Hepimiz bireyiz, yani her birimiz benzersiziz. Ve bu mesele din, siyaset ve her yere uzanıyor.” Kadın, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, İstanbul
“Toplumda ideolojik ve siyasi bir tutarsızlık var. Bu aynı zamanda dış politikada da kendini gösteriyor. Örneğin, ortak bir çıkar olsa bile, bir siyasi parti sırf diğer siyasi partiye muhalefet olmak uğruna ona karşı çıkıyor.” Erkek, Yaş 21, Erasmus deneyimi yok, Trabzon
Avrupa
Araştırma bulgularımıza göre Avrupa’nın sıklıkla dile getirilen sorunlarını (1) popülizm ve yabancı düşmanlığı, (2) Avrupa’daki göçmenler, (3) Avrupa Birliği içindeki ayrılıklar olarak sıralayabiliriz.
“İnsanların Avrupa’da milliyetlerine göre değerlendirildiğini düşünüyorum. AB’nin tavrının samimi olduğunu düşünmüyorum. Göçü dengelemeye ve göçmenleri geri dönmeye zorlamak için kendi duvarlarını inşa etmeye çalışıyorlar.” Erkek, Yaş 24, Erasmus deneyimi var, Trabzon
“Irkçılık. Müslümanlara karşı ırkçılar. Ayrıca paylaşıma açık değiller ve kendi kabukları içinde yaşıyorlar.” Kadın, Yaş 22, Erasmus deneyimi yok, İstanbul
Ayrıca, AB üye ülkelerinin ulusal çıkarları, Avrupa Birliği içerisinde ortak bir paydada buluşulmasını, uyum içinde hareket edilmesini ve mülteci meselesi konusunda ortak bir AB tutumu benimsenmesini önleyen ciddi engeller olarak görülüyor.
“Mülteciler hakkında ne düşündükleri, mültecileri nereye itebilecekleri düşüncesine dayanıyor.” Kadın, Yaş 25, Erasmus deneyimi var, İstanbul
Katılımcıların yanıtlarına göre, Avrupa toplumları ayrıca yaşlanan nüfusla ve bu durumun tüm ekonomik ve sosyal sonuçlarıyla yüzleşiyor. Örneğin bir katılımcı, yaşlanan nüfusu, Avrupa ülkelerinin mücadele etmesi gereken bir tehlike olarak tanımlıyor.
Bununla birlikte, Avrupa’nın çevresel sorunlar ve küresel ısınma gibi uluslararası çaptaki sorunlara daha büyük bir önem verdiği belirtiliyor.
Son bir yorum AB ülkelerinde görülen Avrupa merkezli eğilim hakkında olup, bir katılımcı bu durumu şu şekilde açıklıyor:
“Avrupa’da farkında olmamız gereken Avrupa merkezli bir anlayış var. Bu bakış açısı, Avrupa kültürünün ulaşılabilecek en iyi ve en yüksek düzey olduğu fikri üzerine inşa edilmiştir.” Erkek, Yaş 23, Erasmus deneyimi var, İstanbul